“Cennete gireceklerin sonuncusu o kişidir ki, kâh yürür, kâh da yüzü koyun düşer... Kâh onun yüzüne ateş çarpıp yakar... Nihayet bu şekilde ilerleyerek ateşin hududunu geçtiği zaman geriye bakar da;
− Beni senden kurtaran Allâh Ekber’dir!.. O, evvelkilerden ve sonrakilerden kimseye vermediği bir şeyi bana verdi!.. der...
Sonra ona bir ağaç gösterilir... Bunun üzerine o kişi yalvarır:
− Ey Rabbim!.. Beni bu ağaca yanaştır da, gölgesi ile gölgeleneyim ve suyundan da içeyim...
Allâhû Azze ve Celle:
− Ey Âdemoğlu, eğer bu dileğini verirsem, belki bir başka şey daha istersin?.. diye sorar.
− Yâ Rab, başka bir şey daha asla istemeyeceğim!.. diye Allâh’a ahd eder...
Allâh da onu ağacın dibine yaklaştırır... Zira o kulunun oradan uzak kalmaya gücünün yetmeyeceğini bilir... O kul da oraya gider, ağacın gölgesinde gölgelenir, suyundan içer...
Derken aradan kısa bir zaman geçer... O kul bu defa ileride, altında bulunduğundan çok daha muazzam ve muhteşem bir ağaç görür...
Bu defa gözünü bu ağaç alır ve Rabbine yalvarmaya başlar:
− Ey Rabbim, beni şuna yanaştır da, onun gölgesinden istifâde edeyim, suyundan içeyim... Yemin ederim ki, senden başka bir şey istemem!..
Allâhû Teâlâ bu defa ona sözünü hatırlatır:
− Ey Âdemoğlu, sen altında bulunduğundan gayrısını benden istemeyeceğine dair söz vermedin mi?.. Eğer sana ona gitmene izin versem, bu defa da başkasını istersin!..
− Rabbim sen bana ona gitmek için izin ver, bir daha katiyen başkasına gitmek için izin istemem...
Rabbi onun bu güzelliğe karşı sabrı olamayacağını bildiği için onu mazur görür ve oraya gitmesine müsaade eder... O da gittiği bu yeni yerde gölgelenir ve oranın nimetlerinden tadar...
Bu defa da, üçüncü defa olarak, cennet kapısının yanıbaşında, evvelkilerden çok daha fazla muhteşem ve muazzam bir vaha görür... Ve üçüncü defa yalvarır Rabbine:
− Ey Rabbim, beni şu güzelliğe yanaştır da, gölgesinden faydalanıp, suyundan içeyim... N’olur beni bu nimetlerden de faydalandır...
Allâhû Teâlâ bunun üzerine kuluna vermiş olduğu sözü hatırlatır:
− Ey Âdemoğlu, sen bana artık başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin?..
− Evet, yâ Rabbi, ancak şunu da ver, yemin ederim ki, başkasını istemem...
Rabbi, onun o nimete karşı sabrı olamayacağını bildiği için, kendisini mazur görür ve oraya da koyar...
Fakat bu son ağaca yaklaşınca artık cennet ehlinin seslerini duymaya başlar...
− Yâ Rab, ne olur beni oraya sok!.. Bunun üzerine Hak Teâlâ:
− Senin dileklerinden artık beni kurtaracak olan nedir?.. diye serzenişte bulunur... Sana bütün dünya kadar bir yer ve ona da bir mislini katarsam, artık razı olur musun?..
Kul şaşar:
− Ey Rabbim, Sen Rabbül Âlemiyn iken, benimle alay mı ediyorsun?..
Rasûlullâh AleyhisSelâm burada güldü...
Sordular, Rasûlullâh AleyhisSelâm’a neden güldüğünü... Buyurdu ki:
− Sen Âlemlerin Rabbi iken benimle alay mı ediyorsun dediğinde Rabbül Âlemiyn’in gülmesine güldüm...
Sonra anlatmaya devam ederek:
Bunun üzerine Hak Teâlâ:
− Ben seninle alay etmiyorum... Lâkin ben istediğimi yapmaya Kaadirim!.. buyurdu.