Mücâdele Sûresi: 1-22

AÇIKLAMA:

 

Mücâdele Sûresi, kocası kendisine “zihâr” yapan Havle Binti Sa’lebe’nin tartışma ve şikâyeti üzerine nâzil olmuştur!.. Bu olayın, Hudeybiye’den sonra, Hayber Fethi’nden önce vaki’ olduğu rivayet ediliyor... Böylece Ahzâb: 4’te dikkat çekilen, akıl ve din dışı bu cahiliye âdeti hakkında hüküm belirlenerek nokta konulmuş oluyor!.. 

Esbâb-ı nüzûl olarak bazı âyetleri’nin daha önce nâzil olduğu rivayetleri vardır!.. Ancak bunların çoğunun siyer ve metin ile telifi mümkün değildir!.. Medine döneminde gelinen bu aşamada, bu âyetlerin, vahyin bu dönemi ile ilgili maksadı ve işlevi vardır!..

 

“B”İsmillâhir Rahmânir Rahıym

1-) Kad semi’Allâhu kavlelletiy tücadilüke fiy zevciha ve teştekiy ilAllâh* vAllâhu yesme’u tehavureküma* innAllâhe Semiy’un Basıyr;

Allâh, kocası hakkında seninle mücadele eden ve şikâyetini Allâh’a arz edenin sözünü gerçekten işitmiştir! Allâh, ikinizin çekişmesini işitir... Muhakkak ki Allâh, Semi’dir, Basıyr’dir.

2-) Elleziyne yuzahirune minküm min nisâihim ma hünne ümmehâtihim* in ümmehâtuhüm ilellâiy velednehüm* ve innehüm leyekulune münkeren minelkavli ve zura* ve innAllâhe le’Afuvvun Ğafûr;

Sizden, kadınlarından zihar (karısına anam gibisin diyerek ilişkisini kesenler {müşrik âdeti A.H.}) yapanlar; onların (kocaların)anaları, onlar (karıları) değildirler! Onların anaları sadece onları doğuranlardır! Muhakkak ki onlar çirkin ve aslı olmayan bir laf ediyorlar! Muhakkak ki Allâh Afüvv’dür (sonsuz affedici), Ğafûr’dur.

3-) Velleziyne yuzahirune min nisâihim sümme ye’udune lima kalu fetahriyru rekabetin min kabli en yetemassa* zâliküm tu’azune Bih* vAllâhu Bima ta’melune Habiyr;

Kadınlarından zihar yapıp (zihar ile ayrılmak isteyip) sonra da sözlerinden dönenler (zihar ile boşamaktan vazgeçip evliliklerine dönenler), kadınları ile ilişkiye girmeden önce bir köle azât etmelidirler! İşte size öğütlenen budur... Allâh yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Habiyr’dir.

4-) Femen lem yecid fesıyamu şehreyni mutetabi’ayni min kabli en yetemassa* femen lem yestetı’ feıt’amu sittiyne miskiyna* zâlike litu’minu Billâhi ve RasûliHİ, ve tilke hududullâh* ve lilkafiriyne ‘azâbün eliym;

Kim (azât edilecek bir köleye imkân) bulamazsa, o takdirde (karısı ile) ilişki kurmalarından önce birbirini izleyen iki (kamerî) ay oruç tutmalıdır! Kim (bu kefâret orucuna) muktedir olamazsa, altmış yoksulu doyurmalıdır... Bu (hükümler), Esmâ’sıyla hakikatiniz olan Allâh’a ve Rasûlüne imanı yaşamanız içindir; bunlar Allâh’ın koyduğu sınırlardır! Hakikat bilgisini inkâr edenler için feci bir azap vardır.

5-) İnnelleziyne yuhaddunAllâhe ve RasûleHU kübitu kema kübitelleziyne min kablihim ve kad enzelna âyâtin beyyinat* ve lilkafiriyne ‘azâbün mühiyn;

Muhakkak ki Allâh ve O’nun Rasûlüne zıtlaşanlar, kendilerinden öncekilerin aşağılandıkları gibi aşağılandılar! Hâlbuki gerçekten apaçık işaretler inzâl ettik... Hakikat bilgisini inkâr edenler için aşağılayıp rezil duruma düşürücü bir azap vardır.

6-) Yevme yeb’asühümullâhu cemiy’an feyunebbiuhüm Bima ‘amilu* ahsahullahu ve nesuHU, vAllâhu ‘alâ külli şey’in Şehiyd;

Gün gelir, Allâh onların hepsini bâ’s eder (yeni bir özellikle yeni bir boyutta diriltir) de yaptıklarını onlarda haber verir... Allâh, onu (kendilerinden açığa çıkanları) kayda almış, onlar ise onu unutmuşlardır... Allâh her şey üzerine Şehiyd’dir.

7-) Elem tera ennAllâhe ya’lemu ma fiysSemavati ve ma fiyl’Ardı ma yekûnu min necva selâsetin illâ HUve rabi’uhüm ve lâ hamsetin illâ HUve sadisuhüm ve lâ edna min zâlike ve lâ eksere illâ HUve me’ahüm eyne ma kânu* sümme yunebbiuhüm Bima ‘amilu yevmelkıyameti, innAllâhe Bikülli şey’in Aliym;

Anlamaz mısın Allâh, semâlarda ne var ve arzda ne varsa bilir! Üç (kişi aralarında) fısıldaşmaya görsün, onlarda dördüncü O’dur... Beş (kişi fısıldaşacak) olsalar, onlarda altıncı O’dur... Bundan daha az da olsalar, daha çok da olsalar; nerede olursa olsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir (Esmâ’sıyla, “yok”ken var kıldığı için - Mâiyet sırrı)! Sonra kıyamet sürecinde yaptıklarını (açığa çıkaran olarak) kendilerinde haber verir! Muhakkak ki Allâh Bi-küllî şey’in (şey’in Esmâ’sıyla hakikati olarak) Bilen’idir.

8-) Elem tera ilelleziyne nuhû ‘aninnecva sümme ye’udune lima nuhû ‘anhu ve yetenacevne Bil’ismi vel ‘udvani ve ma’sıyetirRasûl* ve izâ caûke hayyevke Bima lem yuhayyike Bihillâhu, ve yekulune fiy enfüsihim levla yu’azzibunAllâhu Bima nekulu, hasbuhüm cehennem* yaslevneha* febi’sel masıyr;

Görmedin mi şu kimseleri ki, fısıldaşmaktan (ikiyüzlülükten) yasaklandıkları hâlde tekrar yasaklandıkları şeye döndüler. Kötülük, düşmanlık ve Rasûle isyan konusunda fısıldaşıyorlar... (Yahudiler) sana geldiklerinde, Allâh’ın seni selâmlamadığı şeyle selâmlıyorlar; içlerinde ise: “Dediğimiz yanlış olsaydı Allâh bize azap verirdi” derler... Cehennem yeter onlara! Ona maruz kalacaklar... Ne kötü dönüş yeridir o!

(Not: Yahudiler, fonetik yakınlık dolayısıyla, ağız - dil çabukluğu da yaparak “es Selâm’u aleyke” yerine “es Samu aleyke” derlerdi ki anlamı “sana ölüm olsun” demektir... Münafıkların bu tür selâmlarına Hz. Rasûlullâh sadece “Aleyküm” der, o bedduayı üzerine almadığını ifade için “VE aleyküm” demezdi! Hz. Rasûlullâh’a bu tür hitap eden Yahudilere, Hz. Ayşe “aleykümüs Sam ve laanekümüllah ve ğadibe aleyküm” yani “ölüm size olsun, Allâh size lânet ve gazap etsin” deyince Hz. Rasûlullâh: “Yâ Ayşe... Allâh gereğinden fazla söyleyeni sevmez” buyurarak; aksiyona, aksiyon ölçüsünü aşan reaksiyondan engelledi.)

9-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ tenaceytum fela tetenacev Bil’ismi vel’udvani ve ma’sıyetirRasûli ve tenacev BilBirri vetTakva* vettekullahelleziy ileyHİ tuhşerun;

Ey iman edenler... Birbirinizle fısıldaştığınızda kötülük, düşmanlık ve Rasûle isyan konusunda fısıldaşmayın... (Allâh’a) yakınlığı sağlayıcı fiiller ve korunmayı getirici davranışlar hakkında fısıldaşın! O’na haşrolunacağınız Allâh’tan (yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için yanlış yapmaktan) korunun!

10-) İnnemennecva mineşşeytani liyahzunelleziyne amenû ve leyse Bidârrihim şey’en illâ Biiznillâh* ve ‘alAllâhi felyetevekkelil mu’minun;

Fısıldaşma (suç olan fiskoslar) şeytandandır (şeytanî fikirler); iman edenleri mahzun etmek için! Allâh izni müstesna, (şeytanî fikirleri) onlarda (iman edenlerde) hiç zarar açığa çıkartamaz! İman edenler Allâh’a tevekkül etsinler.

11-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ kıyle lekum tefessehu fiyl mecalisi fefsehu yefsehıllâhu leküm* ve izâ kıylenşuzu fenşuzu yerfe’ıllahulleziyne amenû minküm, velleziyne ûtül’ılme derecat* vAllâhu Bima ta’melune Habiyr;

Ey iman edenler... Meclislerde size: “Yer açın” denildiğinde, genişletin ki Allâh da size genişlik versin! “Kalkın” denildiğinde de, kalkın ki, Allâh, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri dereceler itibarıyla yükseltsin! Allâh yaptıklarınızı Habiyr’dir. (Habiyr, her şeyi kendi Esmâ özellikleri ile yokken var kıldığı için, onların zaman mekân ötesi bir hâlde durumlarından haberdar olan, anlamında kullanılmaktadır. Allâh bilir. A.H.)

12-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ naceytümurRasûle fekaddimu beyne yedey necvaküm sadekaten, zâlike hayrun leküm ve ather* fein lem tecidu feinnAllâhe Ğafûrun Rahıym;

Ey iman edenler! Rasûl ile özel (başbaşa) konuştuğunuzda bu özel görüşmenizden önce bir sadaka verin! Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir... Eğer (imkân) bulamazsanız, muhakkak ki Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.

13-) Eeşfaktüm en tukaddimu beyne yedey necvaküm sadekat* feiz lem tef’alu ve tabAllâhu ‘aleyküm feekıymusSalâte ve atuzZekâte ve etıy’ullahe ve RasûleHU, vAllâhu Habiyrun Bima ta’melun;

(Rasûlullâh ile) özel görüşme öncesi sadakalar vermekten korktunuz... Bu uygulamayı (cimrilikten dolayı) yapmadınız -(ama) Allâh sizin tövbenizi kabul etti- (artık) salâtı ikame edin, zekâtı verin; Allâh’a ve Rasûlüne itaat edin! Allâh yaptıklarınızı Habiyr’dir.

14-) Elem tera ilelleziyne tevellev kavmen ğadıbAllâhu ‘aleyhim ma hüm minküm ve lâ minhüm ve yahlifune ‘alelkezibi ve hüm ya’lemun;

Allâh’ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinen şu kimseleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardandırlar; bunu bildikleri hâlde yalan üzerine yemin ederler.

15-) E’addAllâhu lehüm azâben şediyda* innehüm sâe ma kânu ya’melun;

Allâh, onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır... Yapmakta oldukları gerçekten ne kötüdür!

16-) İttehazû eymanehüm cünneten fesaddu ‘an sebiylillâhi felehüm azâbun mühiyn;

Yeminlerini kalkan edindiler de Allâh yolundan alıkoydular... Onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.

17-) Len tuğniye ‘anhüm emvaluhüm ve lâ evladuhüm minAllâhi şey’a* ülaike ashabunnar* hüm fiyha halidun;

Onların ne zenginlikleri ne de evlatları Allâh’tan gelecek şeyden kurtarmayacaktır! Onlar ateş ehlidir! Onlar onda sonsuza dek kalırlar.

18-) Yevme yeb’asühümullâhu cemiy’an feyahlifune lehu kema yahlifune leküm ve yahsebune ennehüm ‘alâ şey’* elâ innehüm hümülkâzibun;

Gün gelir, Allâh onların hepsini bâ’s eder de; size yemin ettikleri gibi O’na da yemin ederler ve sanırlar ki doğru düşündüler! Dikkat edin, onlar yalancıların ta kendileridir!

19-) İstahveze ‘aleyhimüşşeytanu feensahüm zikrAllâh* ülaike hızbuşşeytan* elâ inne hızbeşşeytani hümülhasirun;

Şeytan (yalnızca beden olma fikri) onlara yerleşti de, onlara Allâh’ın zikrini (hatırlatılan hakikatlerini, bedeni terk edip Allâh Esmâ’sıyla var olmuş yapılarıyla {şuur} sonsuza dek yaşayacaklarını) unutturdu! İşte onlar Hizbüş Şeytan’dır (şeytanî fikir yandaşları - kendini yalnızca beden sananlar)... Dikkat edin, muhakkak ki Hizbüş Şeytan (kendini yalnızca beden sananlar) hüsrana uğrayanların ta kendileridir!

20-) İnnelleziyne yuhaddunAllâhe ve RasûleHU ülaike fiyl’ezelliyn;

Muhakkak ki Allâh ve Rasûlü ile zıtlaşanlar, işte onlar en zeliller içindedirler!

21-) KetebAllâhu leağlibenne ENE ve RusulİY* innAllâhe Kaviyyun ‘Aziyz;

Allâh yazmıştır ki: “Kesinlikle galibim Ben ve Rasûllerim (olarak)!” Muhakkak ki Allâh Kaviyy’dir, Aziyz’dir.

22-) Lâ tecidu kavmen yu’minune Billâhi velyevmil’ahıri yüvaddune men haddAllâhe ve RasûleHU ve lev kânu abâehüm ev ebnâehüm ev ıhvanehüm ev ‘aşiyretehüm* ülaike ketebe fiy kulubihimül’iymane ve eyyedehüm Biruhın minHU, ve yudhıluhüm cennatin tecriy min tahtihel’enharu halidiyne fiyha* radıyAllâhu ‘anhüm ve radu ‘anHU, ülâike hızbullah* elâ inne hızbAllâhi hümülmüflihun;

Esmâ’sıyla hakikatleri olan Allâh’a ve sonsuz yaşam sürecine iman eden bir topluluğu, Allâh ve Rasûlü ile zıtlaşanlarla sevişir bulamazsın! Bunlar, onların babaları, yahut oğulları, yahut kardeşleri veya aşiretleri olsalar bile! İşte bunlar kalplerinin içine imanı yazdığı (şuurlarında imanı yaşattığı) ve tarafından ruhu olarak teyit ettikleridir! Onları, içinde ebedî kalıcılar olmak üzere, altlarından nehirler akan cennetlere dâhil eder. Allâh onlardan razı olmuş, onlar da Allâh’tan razı olmuş hâlde... İşte bunlar Hizbullah’tır (Allâh taraftarları)... Dikkat edin, muhakkak ki Hizbullah kurtuluşa erenlerin ta kendileridir!

163 / 188

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!