Ahzâb Sûresi: 57-73
AÇIKLAMA:
Ahzâb Sûresi: 57-73 âyet grubu, Hz. Rasûlullâh (a.s)’ın evlilikleri, eşleri, ehl-i beyt kadınları, diğer mümin kadınlar ve bazı sahabeler hakkında, Medine’nin fâsık ve münafık kimselerinin tacizleri, iftiraları, dedikoduları ve bazısını (59) da sahabenin bizzat talebi üzerine nâzil olmuştur; ki “emanet”i yüklenmiş insan (beyin) âyeti ile de sûre tamamlanmış oluyor!..
Bunlardan “cilbâb” âyeti denilen 59.âyetin sebebi nüzûlü ile ilgili iki rivayet:
“Medine evleri dardı ve içlerinde tuvalet vb ihtiyacını giderecek mekânlar yoktu... Dolayısıyla kadınlar, def’i hacette bulunmak üzere geceleri çıkar, kırlarda def’i hacet eylerlerdi... Medine'de bazı FÂSIK (dini/ahlâkı bozuk) erkekler, bunların peşine düşer, onları taciz ederlerdi... Daha ziyade cariyelerin peşine düşerlerdi... O zamanlarda hür kadınlar sokağa çıktıklarında üzerlerine bir üst elbise alırlar, cariyeler ise buna dikkat etmezler (saç baş açık ve dekolte gezerler)di... İşte bu fâsık erkekler, sokakta üst elbisesi olan bir kadın gördüler mi “Bu hür bir kadın” deyip ona ilişmezler, üst elbisesi olmayan bir kadın gördüler mi ona sarkıntılık ederlerdi... İşte bu gibi davranışlar üzerine bu âyet nâzil olmuş (hür/mümin kadınlara dış elbise zorunlu olmuş)!”
“Nebi (s.a.v.)'in hanımları geceleyin (veya gerektiğinde) bazı ihtiyaçları için dışarı çıkarlardı... MÜNAFIK erkeklerden bazıları da onları gözler, önlerine çıkar ve onları (bakış vb) rahatsız ederlerdi... Nebi (s.a.v.)'in eşleri bu durumdan şikâyetçi oldular da o münafıklara bunu yapmamaları söylendiğinde onlar: “Biz bunu sadece cariyelere yapıyoruz” diyerek kendilerini müdafaa etmek istediler... İşte bunun üzerine bu âyet nâzil oldu (Nebi (s.a.v.)'in eşlerine, kızlarına ve mümin kadınlara dış elbise zorunlu oldu)!”
57-) İnnelleziyne yü’zunAllâhe ve RasûleHU leanehümullâhu fiyd dünya vel ahireti ve eadde lehüm azâben mühiyna;
Allâh’a ve O’nun Rasûlüne eziyet edenlere gelince, Allâh onlara dünyada ve sonsuz gelecek yaşamında lânet etmiş ve onlar için aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.
58-) Velleziyne yü’zunel mu’miniyne vel mu’minati Bi ğayri mektesebu fekadıhtemelu bühtanen ve ismen mubiyna;
İman etmiş erkeklere ve iman etmiş kadınlara yapmadıkları şeyler (iftira) ile eziyet edenlere gelince, onlar gerçekten bir iftira ve apaçık bir vebal yüklenmişlerdir.
59-) Ya eyyühenNebiyyü kul liezvacike ve benatike ve nisail mu’miniyne yüdniyne aleyhinne min celabiybihinn* zâlike edna en yu’refne fela yü’zeyn* ve kânAllâhu Ğafûran Rahıyma;
Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve iman etmişlerin hanımlarına de ki: “Cilbap”larını (dış elbise) giysinler... Bu, onların tanınmalarına, bu yüzden de rahatsız edilmemelerine yarar... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
60-) Lein lem yentehil münafikune velleziyne fiy kulubihim meradun vel murcifune fiyl Mediyneti lenuğriyenneke Bihim sümme lâ yücaviruneke fiyha illâ kaliyla;
Andolsun ki ikiyüzlüler, sağlıksız düşünenler ve Medine’deki dedikodu yayanlar eğer vazgeçmezler ise, kesinlikle seni onlara salarız... Sonra orada sana az komşuluk yapmış olurlar.
61-) Mel’uniyne, eyne ma sükıfu ühızû ve kuttilu taktiyla;
Lânete uğramışlar olarak... Nerede bulunup ele geçirilirlerse, tutulurlar ve öldürülür de öldürülürler.
62-) SünnetAllâhi filleziyne halev min kabl* ve len tecide lisünnetillahi tebdiyla;
Bu, önceden geçmişler içinde de Sünnetullâh’tır... Sünnetullâh’ın değişecek alternatifi asla yoktur!
63-) Yes’elükenNasü ‘anis sa’ati, kul innema ‘ılmuha ‘indAllâh* ve ma yüdriyke lealles sa’ate tekûnü kariyba;
İnsanlar sana o saatten (ölüm) sorarlar... De ki: “Onun ilmi ancak Allâh indîndedir”... Sana bildiren nedir, belki o saat yakındır!
64-) İnnAllâhe leanel kafiriyne ve e’adde lehüm se’ıyra;
Muhakkak ki Allâh, hakikat bilgisini inkâr edenlere lânet etmiş; onlara alevli ateşi hazırlamıştır.
65-) Halidiyne fiyha ebeda* lâ yecidune Veliyyen ve lâ Nesıyra;
Sonsuza dek orada yaşarlar... Bir velî ve bir yardımcı da bulamazlar.
66-) Yevme tükallebu vucuhühüm fiyn nari yekulune ya leytena eta’nAllâhe ve eta’ner Rasûla;
Vechlerinin (şuurlarının) o ateşe dönüşeceği (pişmanlıkla yanacakları) o süreçte: “Yazıklar olsun bize! Keşke Allâh’a itaat etseydik, keşke O Rasûl’e itaat etseydik” derler.
67-) Ve kalu Rabbena inna eta’na sadetena ve küberaena feedallunes sebiyla;
Daha da dediler ki: “Rabbimiz... Muhakkak ki biz önderlerimize ve inanç büyüklerimize itaat ettik de (onlar da) bizi (Hak) yoldan saptırdılar.”
68-) Rabbena atihim dı’feyni minel azâbi vel’anhüm lâ’nen kebiyra;
“Rabbimiz, onlara iki misli azap ver ve onlara çok büyük bir lânetle lânet et.”
69-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tekûnu kelleziyne azev Musa feberraehullahu mimma kalu* ve kâne indAllâhi veciyha;
Ey iman edenler! Musa’ya eziyet verenler gibi olmayın! Allâh, Onu (onların) dediklerinden temize çıkardı... Allâh indînde vechini teslim etmiş idi.
70-) Ya eyyühelleziyne amenüttekullahe ve kulu kavlen sediyda;
Ey iman edenler! Allâh’tan (yaptıklarınızın sonucunu yaşatacak olan sisteminden) korunun ve sağlam söz söyleyin!
71-) Yuslıh leküm a’maleküm ve yağfir leküm zünubeküm* ve men yutı’ıllahe ve RasûleHU fekad faze fevzen ‘azıyma;
(Ki Allâh da) sizin davranışlarınızı düzeltsin ve suçlarınızı örtsün... Kim Allâh’a ve Rasûlüne itaat ederse, gerçekten büyük bir kurtuluş ile kurtuluşa ermiştir.
72-) İnna ‘aradnel emanete ales Semavati vel Ardı vel cibali feebeyne en yahmilneha ve eşfakne minha ve hamelehel İnsan* innehu kâne zalumen cehula;
Muhakkak ki biz o Emaneti (Esmâ şuuruyla yaşamayı), semâlara (benlik bilincine), arza (bedene) ve dağlara (organlara) önerdik de, onu yüklenmekten kaçındılar (Esmâ bileşimleri onu açığa çıkarmaya elvermedi); ve ondan korktular! Onu, İnsan (hilâfeti oluşturan Esmâ mânâlarını açığa çıkarma şuuru) yüklendi! Muhakkak ki o zâlim (hakikatini hakkıyla yaşamakta yetersiz) ve cahildir (sınırsız Esmâ’yı bilmede yetersizdir)!
73-) Li yu’azzibAllâhul münafikıne vel münafikati vel müşrikiyne vel müşrikâti ve yetubAllâhu alel mu’miniyne vel mu’minat* ve kânAllâhu Ğafûran Rahıyma;
Allâh, münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azaplandıracak; iman etmiş erkeklerle iman etmiş kadınların tövbelerini de gerçekleştirecektir... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.