Mâide Sûresi: 101-120
AÇIKLAMA:
Mâide Sûresi: 101-120 âyet grubu, müşriklere ait bazı cahiliye davranışlarını zihinlerden silmek ve yolculukta ölene bile İslâm’ın emniyetini getirmek gibi bazı ahkâm yanında; mucize yapı İsa a.s.’ın mucizeleri ve Rasûllerin cem olduğu gün sorgulamasında kendisini ve annesini “ilâh” edinenlerden kendini berî/tenzih etmesi hakkında nâzil olmuş!.. (Tevbe Sûresi’nin sebeb-i nüzûl açıklaması?) ...
101-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tes’elu an eşyae in tübde leküm tesü’küm* ve in tes’elu anha hıyne yünezzelül Kur’ânu tübde leküm* afAllâhu anha* vAllâhu Ğafûrun Haliym;
Ey iman edenler... Size açıklandığında hoşlanmayacağınız şeylerden, soru sormayın! Eğer Kur’ân inzâl edilmekteyken cevabından hoşlanmayacağınız şeyleri sorarsanız, cevabı size açıklanır! Allâh onları affetmiştir... Allâh Ğafûr’dur, Haliym’dir.
102-) Kad seeleha kavmün min kabliküm sümme asbehu Biha kafiriyn;
Sizden önce de bir topluluk bunu sordu; (aldıkları cevapları hazmedememeleri yüzünden) hakikat bilgisini inkâr edenlerden oldular.
103-) Ma ce’alellahu min behıyratin ve lâ saibetin ve lâ vasıyletin ve lâ hamin, ve lakinnelleziyne keferu yefterune alellahil kezib* ve ekseruhüm lâ ya’kılun;
Allâh Bahire, Saibe, Vasıyle ve Ham (isimleriyle tanımlanan bir kısım kurbanlıklar) diye bir şey hükmetmemiştir (bu bir kısım insanların uydurmacılık geleneğidir). Ne var ki, hakikat bilgisini inkâr edenler, Allâh üzerine yalan uyduruyorlar! Onların çoğunluğu aklını kullanmaz!
104-) Ve izâ kıyle lehüm te’alev ila ma enzelAllâhu ve iler Rasûli kalu hasbüna ma vecedna aleyhi abaena* evelev kâne abaühüm lâ ya’lemune şey’en ve lâ yehtedun;
Onlara: “Allâh’ın inzâl ettiğine ve Rasûle geliniz” denildiğinde, “Babalarımızdan gördüğümüz bize yeter” dediler... Babaları bir şey bilmeyen ve hidâyet üzere olmayanlarsa da mı?
105-) Ya eyyühelleziyne amenû aleyküm enfüseküm* lâ yadurruküm men dalle izehtedeytüm* ilAllâhi merciuküm cemıy’an feyünebbiüküm Bi ma küntüm ta’melun;
Ey iman edenler... Siz nefsinizden sorumlusunuz! Siz hidâyet üzere oldukça, sapmış olan size zarar veremez! Sizin hep birlikte dönüşünüz Allâh’adır... Yapmış olduklarınızın size neler getirdiğini gösterecektir!
106-) Ya eyyühelleziyne amenû şehadetü beyniküm izâ hadare ehadekümül mevtü hıynel vasıyyetisnani zeva adlin minküm ev aharani min ğayriküm in entüm darebtüm fiyl ardı feesabetküm musıybetülmevt* tahbisunehüma min ba’dis Salati feyuksimani Billâhi inirtebtüm lâ neşteriy Bihi semenen ve lev kâne zâ kurba, ve lâ nektümü şehadetAllâhi inna izen leminel asimiyn;
Ey iman edenler... Sizden birine ölüm (alâmetleri) geldiğinde vasiyet anında, adalet sahibi iki şahit bulunsun... Ya da seyahatteyseniz ve ölüm de size isâbet etmişse, size iki şahit gereklidir... (Şehâdetleri konusunda) kuşkulanırsanız, namazı edâ etmelerinden sonra onların ikisini alıkoyarsınız, “Yeminimizi, akraba da olsa hiçbir bedele satmayacağız; Allâh şahitliğini saklamayacağız; aksi takdirde suçlu oluruz” diye Allâh’a yemin ederler.
107-) Fein usira alâ ennehümestehakka ismen feaharani yakumani mekamehüma minelleziynestehakka aleyhimül evleyani feyuksimani Billâhi leşehadetüna ehakku min şehadetihima ve ma’tedeyna* inna izen leminez zalimiyn;
Eğer o iki şahidin geçmişte bir yalan söylediği bilinirse, bunların yerine, karşısında bulundukları taraftan daha evla iki kişi geçer (ve): “Bizim şahitliğimiz o iki şahidin şahitliğinden elbette daha haktır... Biz haddi de aşmadık; yoksa o takdirde zâlimlerden olurduk” diye Allâh adına yemin ederler.
108-) Zâlike edna en ye’tu Bişşehadeti alâ vechiha ev yehafu en türadde eymanün ba’de eymanihim* vettekullahe vesme’u* vAllâhu lâ yehdil kavmel fasikıyn;
İşte bu, şehâdetlerini onun vechi üzere getirmeleri (Allâh adına yapmaları) için yahut da (yalancı şahitlerin) yeminlerinden sonra, yeminlerinin reddolmasından korkmalarına çözümdür... Allâh’tan korunun ve algılayın! Allâh fâsıklar (bozuk - asılsız inançlılar)topluluğunu hakikate erdirmez!
109-) Yevme yecme’ullahur Rusüle feyekulü ma zâ ücibtüm* kalu lâ ilme lena* inneKE ENTE Allamül ğuyub;
Allâh, Rasûlleri cem edeceği süreçte (Onlara sorar): “Size nasıl icabet edildi?”, “Hiçbir bilgimiz yok! Kesinlikle gaybları bilen yalnız sensin” derler.
110-) İz kalellahu ya ‘Iysebne Meryemezkür nı’metiy aleyke ve alâ validetik* iz eyyedtüke Bi ruhıl kudüsi tükellimün Nase fiyl mehdi ve kehla* ve iz allemtükel Kitabe vel Hıkmete vetTevrate vel’İnciyl* ve iz tahlüku minet tıyni kehey’etit tayri Bi izniy fetenfühu fiyha fe tekûnü tayren Bi izniy ve tübriül ekmehe vel ebrasa Bi izniy* ve iz tühricül mevta Bi izniy* ve iz kefeftü beniy israiyle anke iz ci’tehüm Bil beyyinati fekalelleziyne keferu minhüm in hazâ illâ sihrun mubiyn;
Hani Allâh şöyle dedi: “Ey Meryemoğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi an... Hani seni, varlığında açığa çıkan Ruh-ül Kuds kuvvesi ile teyit etmiştim... Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun... Hani sana Kitabı, Hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i talim etmiştim (bunlardaki ilmi, bilincinde açığa çıkarmıştım)... Hani Bi-izni (iznimle) balçıktan kuş şeklinde yaratıyor, onun içinde nefhediyordun da Bi-izni (iznimle) bir kuş oluyordu! Anadan doğma köre ve cüzzamlıya benim iznimle şifa veriyordun... Hani ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun... Hani İsrailoğullarını senden engellemiştim! Hani sen kendilerine delillerle gelmiştin de, onlardan hakikat bilgisini inkâr edenler şöyle demişti: ‘Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değil!’”
111-) Ve iz evhaytü ilel Havariyyine en aminu Biy ve Bi Rasûliy* kalu amenna veşhed Bi ennena müslimun;
Hani Havarilere, “Bana ve Rasûlüme (“B”nin işareti kapsamıyla) iman edin” diye vahyetmiştim... “İman ettik... Sen şahit ol, biz gerçekten müslimleriz” dediler.
112-) İz kalel havariyyune ya ‘Iysebne Meryeme hel yestetıy’u Rabbüke en yünezzile aleyna maideten mines Sema’* kalettekullahe in küntüm mu’miniyn;
Hani Havariyyun: “Ey Meryemoğlu İsa! Senin Rabbinin kudreti yeter mi semâdan bizim üzerimize bir mâide (zâhir anlamıyla, sofra; bâtın anlamıyla, hakikat ve marifete ait ilimler) inzâl etmeye?” dediler... (Demek istedikleri şuydu: Allâh’ın seni yarattığı Esmâ terkibin yani fıtratın, yaratılış programın, böyle bir şey için yeterli midir? Bu soruyu İsa’dan o güne kadar tüm açığa çıkanlar kapsamında değerlendirmek gerekir. A.H.) (İsa da:) “Eğer iman edenlerseniz Allâh’tan korunun” dedi.
113-) Kalu nüriydü en ne’küle minha ve tatmeinne kulubüna ve na’leme en kad sadaktena ve nekûne aleyha mineş şahidiyn;
Dediler ki: “İsteriz ki o sofradan yiyelim (o ilimleri uygulayalım), kalplerimiz mutmain olsun (açıkladıklarına yakîn oluşsun); senin bize (mutlak) hakikati açıkladığını bilelim ve ona şahitlerden olalım.”
114-) Kale ‘Iysebnü MeryemAllâhumme Rabbena enzil aleyna maideten minesSemai tekûnü lena ‘ıyden lievvelina ve ahırina ve ayeten minke, verzukna ve ente hayrur razikıyn;
Meryemoğlu İsa: “Allâhım! Rabbimiz... Üzerimize semâdan bir mâide inzâl et bizim için de, hem evvelimiz ve hem âhirimiz için bir bayram ve senden bir delil olsun... Rızıklandır bizi; sen rızıklandıranların en hayırlısısın” dedi.
115-) KalAllâhu inniy münezzilüha aleyküm* femen yekfür ba’dü minküm feinniy ü’azzibühu azâben lâ ü’azzibühu ehaden minel alemiyn;
Allâh buyurdu ki: “Kesinlikle Ben, onu size inzâl edeceğim... Bundan sonra sizden kim hakikati inkâr ederse, Ben ona öyle azap edeceğim ki, âlemlerden hiçbirine böyle azap vermedim!”
116-) Ve iz kalellahu ya ‘Iysebne Meryeme eente kulte linNasittehızûniy ve ümmiye ilâheyni min dunillâh* kale sübhaneKE ma yekûnü liy en ekule ma leyse liy Bi hakk* in küntü kultühu fekad alimtehu, ta’lemü ma fiy nefsiy ve lâ a’lemü ma fiy nefsik* inneKE ENTE Allamül ğuyub;
Ve hani Allâh şöyle dedi: “Ey Meryemoğlu İsa!.. İnsanlara, ‘Allâh dûnunda beni ve annemi iki ilâh edinin’ diye sen mi söyledin?”... (İsa) dedi ki: “Subhaneke (tenzih ederim seni)! Benim, Hak olmayanı söylemem nasıl mümkün olur? Eğer onu söylemişsem, (zaten)kesin sen onu bilmişsindir! Sen nefsimde olanı bilirsin, fakat ben senin nefsinde olanı bilmem! Kesin ki gaybların tamamını bilen sensin, sen!”
117-) Ma kultü lehüm illâ ma emerteniy Bihi enı’büdullahe Rabbiy ve Rabbeküm* ve küntü aleyhim şehiyden ma dümtü fiyhim* felemma teveffeyteniy künte enter Rakıybe aleyhim* ve ente alâ külli şey’in Şehiyd;
“Onlara: ‘Benim ve sizin Rabbiniz olan Allâh’a kulluk bilincine erin’ diye senin bana emrettiğinden başka bir şey söylemedim... Ben aralarında bulunduğum sürece üzerlerine şahit idim... Beni vefat ettirdin! Onlar üzerine Rakıyb sen oldun!.. Sensin her şey üzerine şahit!”
118-) İn tüazzibhüm feinnehüm ıbaduKE, ve in tağfir lehüm feinneKE entel Aziyzül Hakiym;
“Eğer onları azaplandırırsan, elbette onlar senin kullarındır! Eğer onları bağışlarsan muhakkak ki sensin Aziyz, Hakiym olan, sen!”
119-) Kalellahu hazâ yevmü yenfeus sadikıyne sıdkuhüm* lehüm cennatün tecriy min tahtihel enharu halidiyne fiyha ebeda* radıyAllâhu anhüm ve radu anHU, zâlikel fevzül aziym;
Allâh buyurdu: “Bu, sadıklara, tasdiklerinin (hakikati şüphesiz ve tereddütsüz) sonucunun yaşandığı gündür! İçinde ebedî kalıcılar olarak, altlarından nehirler akan cennetler var onlar için”... Allâh onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan razı... İşte budur büyük kurtuluş!
120-) Lillâhi mülküs Semavati vel Ardı va ma fiyhinne, ve HUve alâ külli şey’in Kadiyr;
Semâlar, arz ve onlarda ne varsa hepsinin varlığı Allâh’ındır (Esmâ’sının mânâlarının açığa çıkışıdır)! O, her şeye Kaadir’dir.