Mu’minûn Sûresi: 1-118
AÇIKLAMA:
Mu’minûn Sûresi, kaynak tertiplerde Enbiyâ Sûresi’nden sonraya yerleştirilmiştir!..
“Kad efleha= hakikaten kurtulmuştur!” lafzı ile başlayan tek sûre olup, bu formda olan kendinden önceki iki âyette “arındıran/ arınan kurtulmuştur!”dan sonra “Şu müminler kurtulmuştur!” denilen iman hâline işaretle, sûre bu isme müsemma olmuştur!..
Esbâb-ı Nüzûl olarak Mu’minûn Sûresi’nin bazı âyetleri hakkında rivayetler vardır!.. Ancak sebeb-i nüzûl olarak rivayetlerin telifi, metin ve siyer olarak mümkün görünmemektedir!..
“B”İsmillâhir Rahmânir Rahıym
1-) Kad eflehal mu’minun;
Gerçek şu ki, iman edenler, kurtulmuştur!
2-) Elleziyne hüm fiy Salâtihim haşi’un;
Onlar (iman edenler) salâtlarında hakkıyla Allâh’ı müşahede etmenin yaşantısı içindedirler;
3-) Velleziyne hüm anil lağvi mu’ridun;
Onlar boş laf ve boş işlerden yüz çeviricidirler;
4-) Vellezine hüm liz Zekâti fa’ılun;
Onlar arınmak - saflaşmak (zekât) için ne gerekirse yaparlar;
5-) Velleziyne hüm li furucihim hafizun;
Onlar cinsel organlarını evlilik dışı ilişkilerden korurlar.
6-) İlla alâ ezvacihim ev ma meleket eymanühüm feinnehüm ğayru melumiyn;
Eşleri veyahut sağ ellerinin mâlik oldukları müstesna... Çünkü onlar kınanmış değillerdir.
7-) Femenibteğa verae zâlike feülaike hümül ‘adun;
Artık kim bundan ötesini (daha değişiğiyle seks arzusu) isterse, işte onlar haddini aşanların ta kendileridirler.
8-) Velleziyne hüm liemanatihim ve ahdihim raun;
Ayrıca onlar (o iman edenler) ki kendilerine emanet edilmiş olana ihanet etmeyip, verdikleri sözlere uyarlar.
9-) Velleziyne hüm alâ salevatihim yuhafizun;
Yine onlar ki salâtlarını muhafaza ederler (Allâh’a yönelişleri - müşahedeleri süreklidir).
10-) Ülaike hümül varisûn;
İşte onlardır vârisler!
11-) Elleziyne yerisûnel Firdevs* hüm fiyha halidun;
Ki, Firdevs’e (cennet yaşamına) vâris olmuş bu kimseler orada sonsuza dek yaşarlar.
12-) Ve lekad halaknel İnsane min sülaletin min tıyn;
Andolsun ki insanı tıyn’den (balçıktan; su + mineral terkibinden) meydana gelen bir sülaleden (sperm - genetik yapıdan) yarattık.
13-) Sümme ce’alnahu nutfeten fiy kararin mekiyn;
Sonra onu sağlam bir karargâhta bir nutfe oluşturduk.
14-) Sümme halaknennutfete alekaten fehalaknel alekate mudğaten fehalaknel mudğate ‘ızamen fekesevnel ‘ızame lahmâ* sümme enşe’nahu halkan ahar* fetebarekâllahu ahsenül halikıyn;
Sonra o nutfeyi bir alaka (genetik yapılı embriyo) yarattık, sonra o alakayı bir mudga (bir çiğnemlik et) yarattık, sonra o mudgaya kemikler yarattık, nihayet o kemiklere de et giydirdik... Sonra onu bir başka (ruhun oluşumu) ile inşa ettik... Yaratıcıların en güzeli Allâh, ne yücedir!
15-) Sümme inneküm ba’de zâlike lemeyyitun;
Sonra, muhakkak ki siz bunun ardından elbette öleceksiniz (biyolojik bedensiz yaşama geçeceksiniz).
16-) Sümme inneküm yevmel kıyameti tüb’asûn;
Sonra, kesinlikle siz kıyamet sürecinizde (olarak ölümün akabinde) bâ’s olunacaksınız (yeni bir beden yapıyla yeni bir boyutta yer alacaksınız).
17-) Ve lekad halaknâ fevkaküm seb’a tarâika, ve ma künna anil halkı ğafiliyn;
Andolsun ki fevkinizde yedi yol (yedi bilinç mertebesinin yaşam yolu - evrendeki tüm yaratılmışlar bu yedi düzeyden birini yaşar)yarattık... Onların halkedilişinden gâfiller değiliz.
18-) Ve enzelna mines Semai maen Bi kaderin feeskennahu fiyl Ard* ve inna alâ zehabin Bihi le kadirun;
Semâdan belli bir ölçü ile su inzâl ettik de onu arzda durdurduk (arza - bedene onunla hayat verdik)... Doğrusu onu gidermeye de elbette Kaadirleriz.
19-) Feenşe’na leküm Bihi cennâtin min nahıylin ve a’nab* leküm fiyha fevakihü kesiyretün ve minha te’külun;
Onunla sizin için hurma ağaçlarından ve üzümlerden bahçeler (cennetler - şuur boyutunun yaşanası güzellikleri) inşa ettik... Onlarda sizin için birçok meyveler (marifetler, kemâlâtlar) vardır ve onlardan yiyorsunuz da.
20-) Ve şecereten tahrucü min Turi Seynâe tenbütü Biddühni ve sıbğin lil akiliyn;
Ve (yine o su ile) Tur-i Sîna’dan (Musa’ın Rabbiyle buluştuğu mahal) çıkan, yağ veren ve yiyenler için bir katık olan (zeytin) ağaç. (İncirin, teklikteki çokluk sembolüne karşı zeytin de direkt teklik sembolü olarak değerlendirilir, tasavvuf düşüncesinde.)
21-) Ve inne leküm fiyl en’ami le ıbreten, nüskıyküm mimma fiy butuniha ve leküm fiyha menafi’u kesiyretün ve minha te’külun;
En’amda (kurban olabilecek çiftlik hayvanları; bedendeki o tür kuvveler) da sizin için elbette bir ibret vardır... Onların karınlarında olanlardan sizi besleriz... Onlarda sizin için pek çok menfaatlar vardır ve onlardan yersiniz de.
22-) Ve aleyha ve alel fülki tuhmelun;´
Onların (hayvanların) üzerinde ve gemilerin üzerinde yüklenilip taşınıyorsunuz.
23-) Ve lekad erselna Nuhan ila kavmihi fekale ya kavmı’budullahe ma leküm min ilâhin ğayruHU, efela tettekun;
Andolsun ki Nuh’u kavmine irsâl ettik de (o kavmine) dedi ki: “Ey kavmim! Allâh’a kulluk edin (bunu fark edin)! “HÛ”nun gayrı olarak bir tanrınız olamaz! Hâlâ ittika etmiyor musunuz = korkup korunmuyor musunuz?”
24-) Fekalel meleülleziyne keferu min kavmihi ma hazâ illâ beşerun mislüküm, yüriydü en yetefaddale aleyküm* velev şaAllâhu leenzele Melaiketen, ma semi’na Bi hazâ fiy abainel evveliyn;
Onun (Nuh’un) kavminden, hakikat bilgisini inkâr eden geleneksel toplumun ileri gelenleri dedi ki: “Bu sizin gibi beşerden başka değil... Size üstünlük murat ediyor... Eğer Allâh dileseydi (bir beşer irsâl etmek yerine) elbette melekler inzâl ederdi... Biz ilk atalarımızdan böyle bilgi duymadık.”
25-) İn hüve illâ racülün Bihi cinnetün feterabbesu Bihi hattâ hıyn;
“O kendisinde cinnet olan (cin etkisindeki) bir adam... Bir süre Onu gözetleyin bakalım.”
26-) Kale Rabbinsurniy Bima kezzebun;
(Nuh) dedi ki: “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşın yardım et bana.”
27-) Fe evhayna ileyhi enisna’ıl fülke Bi a’yüniNA ve vahyiNA, feizâ cae emruNA ve farettennuru, feslük fiyha min küllin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlü minhüm* ve lâ tühatıbniy filleziyne zalemu* innehüm muğrekun;
Bunun üzerine Ona (Nuh’a) vahyettik ki: “Gözlerimiz olarak (gözetimimiz anlamına gelse de burada mâiyet sırrına işaret vardır) ve vahyimizle gemiyi yap... İş başladığında (sular yükseldiğinde) ve fırın kaynadığı (buhar kazanı mı vardı acaba) vakit, her eşi olandan bir çift ve onlardan, aleyhine daha önce hüküm verilmiş olanlar hariç ehlini, gemiye al. Zâlimler hakkında benimle muhatap olma! Kesinlikle onlar boğulacaklardır.”
28-) Feizesteveyte ente ve men meake alel fülki fekulil Hamdu Lillâhilleziy neccana minel kavmizzâlimiyn;
“Sen ve seninle beraber olanlar gemiye yerleştiğinizde, de ki: ‘Hamd, bizi zâlimler topluluğundan kurtaran Allâh’a aittir.’”
29-) Ve kul Rabbi enzilniy münzelen mübareken ve ente hayrul münziliyn;
“Ve de ki: ‘Rabbim, mübarek bir mahale yerleştir beni... Sen yerleştirenlerin en hayırlısısın.’”
30-) İnne fiy zâlike le âyâtin ve in künna le mübteliyn;
Muhakkak ki bunda işaretler vardır... Biz elbette sınarız (ki kişi kendi kapasitesini görsün).
31-) Sümme enşe’na min ba’dihim karnen âhariyn;
Sonra, onların ardından başka bir nesil inşa ettik.
32-) Feerselna fiyhim Rasûlen minhüm enı’budullahe ma leküm min ilâhin ğayruHU, efela tettekun;
İçlerinde: “Allâh’a kulluk edin... O’nun gayrından bir tanrınız yoktur... Hâlâ (yaptıklarınızın sonuçlarını yaşamaktan) korkup korunmuyor musunuz?” (diyen) kendilerinden bir Rasûl irsâl ettik.
33-) Ve kalel meleü min kavmihilleziyne keferu ve kezzebu Bi Lıkail ahireti ve etrefnahüm fiyl hayatid dünya, ma hazâ illâ beşerun mislüküm, ye’külü mimma te’külune minhu ve yeşrebü mimma teşrabun;
Onun kavminden hakikat bilgisini inkâr edenler, sonsuz geleceklerini yaşamayı yalanlayanlar ve dünya hayatında refaha - imkânlara kavuşturduğumuz o gelenekçi ileri gelenler dedi ki: “Bu sizin gibi bir beşerden başka değil... Sizin yediğinizden yiyor ve sizin içtiğinizden içiyor.”
34-) Ve lein eta’tüm beşeran misleküm inneküm izen lehasirun;
“Andolsun ki, eğer sizin gibi bir beşere itaat ederseniz, muhakkak ki siz hüsrana uğrayanlar olursunuz.”
35-) Eye’ıdüküm enneküm izâ mittüm ve küntüm türaben ve ‘ızamen enneküm muhrecun;
“(O Rasûl) size, öldüğünüz, toprak ve kemikler olduğunuzda, kesinlikle (yeni bir boyuta) çıkarılacağınızı mı vadediyor?”
36-) Heyhate heyhate lima tu’adun;
“Heyhat, heyhat böyle bir şeyin oluşması çok uzak!”
37-) İn hiye illâ hayatüned dünya nemutü ve nahya ve ma nahnu Bi meb’ûsiyn;
“O (yaşam) sadece dünya hayatından ibarettir! Ölümümüz de yaşamımız da buradadır! Bizim ölüm sonrasında, yeni bir şekilde yaşamamız söz konusu olamaz!”
38-) İn huve illâ raculüniftera alAllâhi keziben ve ma nahnu lehu Bi mu’miniyn;
“O (Rasûl), Allâh’a iftira eden yalancıdır o! Biz Ona inanmayız!”
39-) Kale Rabbinsurniy Bima kezzebun;
(Rasûl) dedi ki: “Rabbim! Yardım et, beni yalanlamalarına karşın bana!”
40-) Kale amma kaliylin leyusbihunne nadimiyn;
“Kısa bir süre sonra pişman olacaklardır” cevabını aldı.
41-) Feehazethümüs sayhatü Bil Hakkı fecealnahüm ğusâen, febu’den lil kavmiz zâlimiyn;
Korkunç ses dalgası onları Hak olarak yakaladı da, onları süprüntüye çevirdik! Zulmedenler kalabalığına, uzaklığın sonuçları yaşatılır!
42-) Sümme enşe’na min ba’dihim kurunen âhariyn;
Sonra, onların ardından başka nesiller inşa ettik.
43-) Ma tesbiku min ümmetin eceleha ve ma yeste’hırun;
Hiçbir topluluk ne ömrünü aşabilir, ne de erken gidebilir!
44-) Sümme erselna RusüleNA tetra* küllema cae ümmeten Rasûlüha kezzebuhü feetba’na ba’dahüm ba’dan ve cealnahüm ehadiys* febu’den likavmin lâ yu’minun;
Sonra Rasûllerimizi birbiri ardınca irsâl ettik... Her bir topluluğa kendi Rasûlü geldikçe, Onu yalanladılar... Biz de onları art arda helâk ettik (yaptıklarının sonucunu yaşattık); onları ibretlik hikâyeler kıldık... Uzak olmanın sonuçlarını yaşasınlar, iman etmeyen kalabalıklar!
45-) Sümme erselna Musa ve ehahu Harune Bi âyâtiNA ve sultanin mubiyn;
Sonra Musa’yı ve kardeşi Harun’u, delillerimiz ve karşı konulamaz potansiyel olarak, karşılarına çıkardık.
46-) İla fir’avne ve meleihi festekberu ve kânu kavmen aliyn;
Firavun’a ve onun ileri gelenlerine... Sadece kibirlilik tasladılar ve baş eğmeyen bir topluluk oldular.
47-) Fekalu enu’minu libeşerayni mislina ve kavmühüma leNA ‘abidun;
Hatta şöyle dediler: “Onların halkı bize kulluk ederken, bizim benzerimiz olan iki beşere mi iman edeceğiz?”
48-) Fekezzebuhüma fekânu minel mühlekiyn;´
O ikisini yalanladılar; bu yüzden de yok edilenlerden oldular.
49-) Ve lekad ateyna MuselKitabe leallehüm yehtedun;
Andolsun ki, (İsrailoğulları) hakikate ersinler diye Musa’ya hakikat BİLGİsini verdik.
50-) Ve cealnebne Meryeme ve ümmehu ayeten ve aveynahüma ila rebvetin zâti karârin ve me’ıyn;
Meryemoğlu’nu ve anasını bir mucize kıldık... Ve o ikisini akarsuyu olan yüksek bir yere yerleştirdik.
51-) Ya eyyüherRusulü külu minet tayyibati va’melu saliha* inniy Bima ta’melune ‘Aliym;
Ey Rasûller... Temiz gıdalardan yeyin ve yararlı fiiller yapın... Muhakkak ki Ben, amellerinizi Aliym’im (amellerinizin karşılığı var).
52-) Ve inne hazihi ümmetüküm ümmeten vahıdeten ve ENE Rabbüküm fettekun;
İşte şu tek bir ümmet olarak, sizin toplumunuzdur... Ben de sizin Rabbinizim, o hâlde (yaşatabileceklerimden) korunun!
53-) Fetekatta’u emrehüm beynehüm zübüra* küllü hızbin Bima ledeyhim ferihun;
(Din - sistem tek iken) onlar muhtelif yorumlar hâlinde aralarında işlerini parçaladılar... Her grup kendi kabul ettikleriyle hoşnuttur.
54-) Fezerhüm fiy ğamretihim hattâ hıyn;
Bir süre onları kozaları içinde bırak!
55-) Eyahsebune ennema nümiddühüm Bihi min malin ve beniyn;
Sanıyorlar mı ki, zenginlik ve oğulları (dünya hayatının süslerini) kendilerine vermekle;
56-) Nüsari’u lehüm fiyl hayrat* bel lâ yeş’urun;
Onlar için hayırlar (olsun diye) koşuşturuyoruz! Hayır, onlar farkında değiller!
57-) İnnelleziyne hüm min haşyeti Rabbihim müşfikun;
Onlar ki Rablerinin haşyetinden titreyenlerdir (hakikati müşahede sonucu).
58-) Velleziyne hüm Bi âyâti Rabbihim yu’minun;
Onlar ki varlıklarındaki Rablerinin işaretlerine iman edenlerdir.
59-) Velleziyne hüm Bi Rabbihim lâ yüşrikûn;
Onlar ki Rablerine ortak koşmayanlardır (kendilerinde açığa çıkanın Rablerinin Esmâ’sı olduğu bilincindedirler - fenâfillâh).
60-) Velleziyne yu’tune ma atev ve kulubühüm veciletün ennehüm ila Rabbihim raci’un;
Onlar ki verdiklerini, Rablerine rücu edecekleri düşüncesiyle verirler.
61-) Ülaike yüsari’une fiyl hayrati ve hüm leha sabikun;
İşte onlar hayırlar için yarışırlar... Onlar hayır yapma yarışında öne geçenlerdir.
62-) Ve lâ nükellifü nefsen illâ vüs’aha ve ledeyNA Kitabün yentıku Bil Hakkı ve hüm lâ yuzlemun;
Hiçbir bilince kapasitesinin üstündekini teklif etmeyiz... Hak olarak açığa çıkan (her birimin yaratılış amacına göre hak ettiğini gösteren) BİLGİ vardır... Onlara haksızlık yapılmaz!
63-) Bel kulubühüm fiy ğamretin min hazâ ve lehüm a’malün min duni zâlike hüm leha amilun;
Fakat onların şuurları bundan koza içindedir... Bundan başka (nefsanî dürtülerle, bedensel zaaflarla) yapageldikleri o işler de vardır.
64-) Hatta izâ ehaznâ mütrefiyhim Bil azâbi izâ hüm yec’erun;
Nihayet onların pişmanlıktan doğan itirafları içinde azaplarıyla yakaladığımızda, hemen yalvara-yakara feryat ederler.
65-) Lâ tec’erul yevme inneküm minNA lâ tunsarun;
“Bugün feryat etmeyin! Muhakkak ki siz bizden yardım alamazsınız!”
66-) Kad kânet âyâtiy tütla aleyküm feküntüm alâ a’kabiküm tenkisun;
“İşaretlerim size bildiriliyordu da, siz topuklarınız üzerine gerisin geri dönüyordunuz.”
67-) Müstekbiriyne Bih* samiran tehcürun;
“Ona, kibir taslayarak, geceleri hezeyan yaşıyordunuz!”
68-) Efelem yeddebberul kavle em caehüm ma lem ye’ti abaehümül evveliyn;
O sözü gereğince düşünmediler mi? Yoksa atalarına gelmemiş bir şey kendilerine ilk defa mı geldi?
69-) Em lem ya’rifu Rasûlehüm fehüm lehu münkirun;
Yoksa Rasûlleri tanımadıkları biri de, (bu yüzden) Onu inkâr mı ediyorlar?
70-) Em yekulune Bihi cinnetün, bel caehüm Bil Hakkı ve ekseruhüm lil Hakkı kârihun;
Yoksa: “Onda bir cinnet var” mı diyorlar? Bilakis, O kendilerine Hak olarak gelmiştir! Onların çoğunluğu Hak’tan hoşlanmazlar!
71-) Ve levittebe’al Hakku ehvaehüm le fesedetis Semavatü vel Ardu ve men fiyhinne, bel eteynahüm Bi zikrihim fehüm ‘an zikrihim mu’ridun;
Eğer Hak onların hevâlarına tâbi olsaydı; Semâlar, Arz ve onların arasında ne varsa elbette bozulur giderdi... Hayır, onlara Zikirlerini (hakikatlerini hatırlatan bilgiyi) verdik... Onlar kendi Zikirlerinden (hakikatlerinin bilgisinden) yüz çeviricilerdir.
72-) Em tes’elühüm harcen feharacü Rabbike hayr* ve HUve hayrur razikıyn;
Yoksa onlardan bir ücret mi istiyorsun? Rabbinin bağışı daha hayırlıdır... O, yaşam gıdasıyla besleyen, en hayırlı olandır.
73-) Ve inneke le ted’uhüm ila sıratın müstekıym;
Muhakkak ki sen, onları sırat-ı müstakime davet edersin.
74-) Ve innelleziyne lâ yu’minune Bil ahireti anissıratı lenakibun;
Sonsuz geleceklerine iman etmeyenler, o sırattan sapıyorlar.
75-) Velev rahımnahüm ve keşefna ma Bihim min durrin leleccu fiy tuğyanihim ya’mehun;
Eğer onlara merhamet edip de kendilerinden sıkıntılı hâllerini kaldırsak, mutlaka kör ve şaşkın hâlde, tuğyanları (hakikatlerine başkaldırı) içinde kalmaya devam ederler.
76-) Ve lekad ehaznâhüm Bil azâbi femestekânu liRabbihim ve ma yetedarre’un;
Andolsun ki onları azap ile yakaladık... Rablerine boyun eğmediler ve yakarmadılar!
77-) Hattâ izâ fetahna aleyhim baben zâ azâbin şediydin izâ hüm fiyhi müblisun;
Nihayet üzerlerine şiddetli bir azap sahibi bir kapı açtığımızda, birdenbire o azabın içinde ümitsiz kalıverirler.
78-) Ve HUvelleziy enşee lekümüs sem’a vel ebsare vel ef’idete, kaliylen ma teşkürun;
“HÛ”dur ki; sizin için sem’ (algılama melekesi), basarlar (gözler) ve fuadlar (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar - kalp nöronları) inşa etti... Ne az şükrediyorsunuz!
79-) Ve HUvelleziy zeraeküm fiyl Ardı ve ileyHİ tuhşerun;
“HÛ”dur ki; sizi arzda (bedende) yaratıp çoğalttı... O’na haşr olunacaksınız!
80-) Ve HUvelleziy yuhyiy ve yümiytü ve leHUhtilafülleyli vennehar* efela ta’kılun;
“HÛ”dur dirilten ve öldüren... Gece ve gündüzün dönüşümü O’nun içindir... Hâlâ aklınız ermiyor mu?
81-) Bel kalu misle ma kalel evvelun;
Ne var ki, onlar da öncekilerin söylediğinin benzerini söylediler.
82-) Kalu eizâ mitna ve künna türaben ve ‘ızamen einna lemeb’usûn;
Dediler ki: “Ölüp, toprak ve kemikler olduğumuzda gerçekten yeni bir yapıyla yaşama devam edecek miyiz?”
83-) Lekad vuıdna nahnu ve abauna hazâ min kablü in hazâ illâ esatıyrul evveliyn;
“Andolsun ki biz de bizden önceki atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu eskilerin masallarından başka bir şey değil.”
84-) Kul limenil Ardu ve men fiyha in küntüm ta’lemun;
De ki: “Kim içindir arz ve onda olan kim? Eğer biliyorsanız (söyleyin).”
85-) Seyekulune Lillâh* kul efela tezekkerun;
“Allâh içindir”, diyecekler! De ki: “Hâlâ düşünüp değerlendirmeyecek misiniz?”
86-) Kul men Rabbüs Semavatis Seb’ı ve Rabbul ‘Arşil ‘Azıym;
De ki: “Yedi semânın Rabbi ve Aziym Arş’ın Rabbi kimdir?”
87-) Seyekulune Lillâh* kul efela tettekun;
“Allâh içindir”, diyecekler! De ki: “O hâlde korkup korunmaz mısınız?”
88-) Kul men Bi yediHİ melekûtü külli şey’in ve HUve yuciyru ve lâ yücaru aleyHİ in küntüm ta’lemun;
De ki: “Her şeyin melekûtu (derûnu - içselliği), (ilim - kudret) elinde olan, (varlığıyla bizâtihi her şeyi) himaye edip koruyan, fakat kendisi korunmayan kimdir? Varsa ilminiz konuşun!”
89-) Seyekulune Lillâh* kul feenna tüsharun;
“Allâh içindir”, diyecekler! De ki: “Nasıl oluyor da (dünyanızla) büyüleniyorsunuz?”
90-) Bel eteynahüm Bil Hakkı ve innehüm le kâzibun;
Hayır, biz onlara Hak olarak geldik... Onlarsa kesinlikle yalancılardır.
91-) MettehazÂllahu min veledin ve ma kâne meahu min ilâhin izen lezehebe küllü ilâhin Bima haleka ve lealâ ba’duhüm alâ ba’d* subhanAllâhi amma yesıfun;
Allâh çocuk edinmez! O yanı sıra bir tanrı da yoktur! Öyle olsaydı, her bir tanrı yarattığı ile bir yana gider; kimi kimine üstün gelirdi! Allâh onların tanımlamalarından Subhan’dır (ötedir)!
92-) ‘Alimil ğaybi veşşehadeti fete’ala ‘amma yüşrikûn;
Gaybı da şehâdeti de Bilen’dir... Onların ortak koşmalarından yücedir!
93-) Kul Rabbi imma türiyenniy ma yu’adun;
De ki: “Rabbim, eğer onlara tehdit olundukları şeyi bana göstereceksen...”
94-) Rabbi fela tec’alniy fiyl kavmiz zâlimiyn;
“O zaman beni zâlimler kavmi içinde tutma Rabbim!”
95-) Ve inna alâ en nüriyeke ma ne’ıdühüm lekadirun;
Doğrusu biz, onları tehdit ediyor olduğumuz şeyi sana gösterecek güce sahibiz!
96-) İdfa’ Billetiy hiye ahsenüs seyyiete, nahnu a’lemu Bi ma yesıfun;
Kötülüğü (bâtılı, göreselliği) en güzel olan (Hak, sistem bilinci) ile defet! Onların (seni) tanımlamalarını biliriz.
97-) Ve kul Rabbi eûzü BiKE min hemezâtiş şeyâtıyn;
Ve de ki: “Rabbim! (bedenselliğe çeken) şeytanların vesveselerinden sana (hakikatimdeki koruyucu Esmâ’na) sığınırım.”
98-) Ve eûzü BiKE Rabbi en yahdurûn;
“Ve sana (hakikatimdeki koruyucu Esmâ’na) sığınırım Rabbim, çevremde bulunmalarından.”
99-) Hattâ izâ cae ehadehümül mevtü kale Rabbirci’un;
Nihayet onlardan birine ölüm geldiğinde dedi ki: “Rabbim beni (dünya yaşamına) geri döndür.”
100-) Lealliy a’melü salihan fiyma terektü kella* inneha kelimetün huve kailuha* ve min veraihim berzehun ila yevmi yüb’asûn;
“Tâ ki (önemsemeyip) uygulamadığım şeylerde (iman üzere yaşamda, kuvveden fiile çıkarmadıklarımda) sonsuz geleceğime yararlı çalışmalar yapayım!”... Hayır (geri dönüş asla mümkün değil)! Öyle bir şey söyler ki geçerliliği yoktur (sistemde yeri yoktur)! Arkalarında yeniden bâ’s olunacakları sürece kadar, bir berzah (boyutsal farklılık) vardır (geri dönemezler; reenkarnasyon da {ikinci defa dünya yaşamı} mümkün değildir)!
101-) Feizâ nüfiha fiys Suri fela ensabe beynehüm yevmeizin ve lâ yetesaelun;
Sur’a üflendiğinde (yeni bir bâ’s için süreç başladığında), o gün aralarında nispetler (beşerî, bedensellikten kaynaklanan mensubiyetler, akrabalıklar, etiketler; dünyada birbirlerini tanımalarını sağlayan görünümleri) olmayacak! Sualleşmezler de (dünyadaki nispetlere/iletişime göre birbirlerini sormazlar da).
102-) Femen sekulet mevaziynuhu feülaike hümül müflihun;
Kimin ölçüm değerleri (tartısı) ağır gelirse, işte onlar kurtulacakların ta kendileridir.
103-) Ve men haffet mevaziynuhu feülaikelleziyne hasiru enfüsehüm fiy cehenneme halidun;
Kimin ölçüm değerleri hafif gelirse, onlar da nefslerini hüsrana uğratanların ta kendileridir... Yanma ortamında sonsuza dek kalırlar!
104-) Telfehu vucuhehümünnaru ve hüm fiyha kâlihun;
Onların vechlerini o ateş yalar... Onların suratları orada azapla gerilip dişleri öne fırlar!
105-) Elem tekün âyâtiy tütla aleyküm feküntüm Biha tükezzibun;
“İşaretlerim size bildirilmedi mi? Ve siz onları yalanlamadınız mı?”
106-) Kalu Rabbena ğalebet aleyna şıkvetüna ve künna kavmen dalliyn;
Dediler ki: “Rabbimiz! Mutsuzluğa yol açan arzularımız ağır bastı; sapıp kaybolmuş bir topluluk olduk.”
107-) Rabbena ahricna minha fein ‘udna feinna zâlimun;
“Rabbimiz... Çıkar bizi oradan... Eğer döner (aynısını yapar) isek, muhakkak biz zâlimleriz.”
108-) Kalahseû fiyha ve lâ tükellimun;
Dedi ki: “Sinin orada... Bana da yönelmeyin!”
109-) İnnehu kâne feriykun min ıbadiy yekulune Rabbena amenna fağfir lena verhamna ve ENTE hayrur Rahımiyn;
“Gerçek şu ki kullarımdan bir kısmı: ‘Rabbimiz, iman ettik... Bizi mağfiret et ve bize rahmet et... Sen Rahıym olanların en hayırlısısın’ derlerdi (de)...”
110-) Fettehaztümuhüm sıhriyyen hattâ ensevküm zikriy ve küntüm minhüm tadhakun;
“Siz onları alaya aldınız! Hatta (bu hâliniz) Zikrimi (hakikatinizdeki varlığımı hatırlamayı) size unutturdu! Siz onlara gülüyordunuz.”
111-) İnniy cezeytühümül yevme Bima saberu, ennehüm hümül faizun;
“Muhakkak ki sabretmelerinin karşılığını onlara bugün Ben verdim... Ki onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”
112-) Kale kem lebistüm fiyl Ardı ‘adede siniyn;
Dedi ki: “Arz içinde (beden yaşamında) kaç sene kaldınız?”
113-) Kalu lebisna yevmen ev ba’da yevmin fes’elil ‘addiyn;
Dediler ki: “Bir gün ya da günün birazı kaldık... Sayanlara sor!”
114-) Kale in lebistüm illâ kaliylen lev enneküm küntüm ta’lemun;
Dedi ki: “Ancak az (bir süre) kaldınız, eğer gerçekten bilseydiniz!”
115-) Efe hasibtüm ennema haleknaküm abesen ve enneküm ileyNA lâ turce’un;
“Sizi boş yere yarattığımızı ve sizin gerçekten bize rücu ettirilmeyeceğinizi mi sandınız?”
116-) Fete’âllellahul MelikülHakk* lâ ilâhe illâ HU* Rabbül ‘Arşil Keriym;
Melik ve Hak olan Allâh pek yücedir! Tanrı yoktur, sadece “HÛ”! Keriym Arş’ın Rabbidir.
117-) Ve men yed’u meAllâhi ilâhen âhare lâ burhane lehu Bihi, feinnema hısabuhu ‘ınde Rabbih* innehu lâ yüflihul kafirun;
Kim Allâh ile yanı sıra başka tanrıya yönelirse -ki o konuda hiçbir kanıtı olamaz- onun getirisi ancak Rabbinin indîndedir... Muhakkak ki hakikat bilgisini inkâr edenler kurtuluşa eremezler!
118-) Ve kul Rabbiğfir verham ve ENTE hayrur rahımiyn;
De ki: “Rabbim, mağfiret ve merhamet et! Sen Rahıym olanların en hayırlısısın!”