Hac Sûresi: 1-78
AÇIKLAMA:
Hac Sûresi, nüzûl yeri en ihtilaflı sûrelerdendir!.. Kaynak tertiplerde yerleştirildiği yer ile âyetlerinin çoğunun sebeb-i nüzûl rivayetlerini telif etmek mümkün görünmemektedir... Metnin uslûbu, Mekke’deki son sûrelerin devamı gibidir!..
Zaten son sûrelerdeki (Kasas, İsrâ, Rûm, Ankebût Sûreleri’ndeki) işaretler, müslümanları mükellef tutan “hicret” ve “cihâd”’a doğru gidiyordu ki bu sürecin bir devamı da Hac Sûresi’dir!..
Nitekim, Mekke Fethi’nden sonra müslümanlardan “hicret” mükellefiyeti kalkmış, “cihâd” mükellefiyeti devam etmiştir; hadîs-i şerîf’lere göre!..
“Ben, müşrikler arasında yaşamaya devam eden her müslim’den beriyim/uzağım!”
“Fetihten sonra hicret (Muhâcir-Ensâr?) yoktur; fakat cihâd ve niyet/amel vardır!”
Hac Sûresi’nin Medine dönemi için delil gösterilen en önemli âyetleri, “Hac” ve “zulme uğrayanlara savaş/kendilerini müdafaa izni” âyetleridir; ki, Mekke dönemi için de bunların izâhı mümkündür!..
Kur’ân vahyi, cahiliye arapları’nın şirk inançlarını düzelttiği gibi, “hac” hakkındaki şartlanma ve uygulamalarını da düzeltmiştir!.. Kureyş dini’nin en önemli iki ayağı, “put”a tapma (şirk) ve “hac” işi idi!..
“Kendileri ile savaşılan kimselere, (savaş için) izin verilmiştir... Zulme uğradıkları içindir bu! Muhakkak ki Allâh onları zafere ulaştırmaya Kaadir’dir.” (Hac: 39) âyeti için “Cihâd hakkında ilk nâzil olan âyettir” diye rivayet edilir ki, bu, Hac Sûresi’nin yerleştirildiği Medine dönemi’ndeki nüzûl yerine asla uymaz!.. Çünkü bundan önce çok ciddi savaşlar olmuştur!.. Üstelik Kurân’da “cihâd” ve “kıtâl” iki ayrı kavramdır!..
Zaten Mekke’de müşriklerin eziyet ve işkencelerine maruz kalan müslümanlar, Rasûlullâh (a.s)’a durumlarını açtıkları her defasında “Sabredin; savaşmakla emrolunmadım!” buyuruyordu!.. Nitekim “hicret” ve “cihâd”dan bahseden âyetler, Mekke dönemi’nin son sûreleri’nde birlikte geçmeye başlamıştı!.. “Hicret”ten engelleyenler olursa da var işin için de!..
“B”İsmillâhir Rahmânir Rahıym
1-) Ya eyyühenNasütteku Rabbeküm* inne zelzeletessaati şey’ün azıym;
Ey insanlar! Rabbinizden (yaptıklarınızın sonucu olarak yaşatacaklarından) korunun! Muhakkak ki o Saat’in depremi çok büyük bir şeydir.
2-) Yevme teravneha tezhelü küllü murdıatin amma erda’at ve teda’u küllü zâti hamlin hamleha ve teranNase sükâra ve ma hüm Bi sükâra ve lâkinne azâbAllâhi şediyd;
Onu göreceğiniz süreçte, her emziren (besleyici) emzirdiklerini unutur, her hamile yükünü taşıdığını düşürür! İnsanları sarhoşlar olarak görürsün! (Oysa) onlar sarhoş değildirler. Fakat Allâh azabı şiddetlidir.
3-) Ve minenNasi men yücadilü fiyllahi Bi ğayri ‘ılmin ve yettebiu külle şeytanin meriyd;
İnsanlardan kimi de Allâh (adıyla işaret edilen) hakkında ilim sahibi olmadan tartışır; her azgın şeytana (saptırıcı fikir sahibine) tâbi olur.
4-) Kütibe aleyhi ennehu men tevellahu feennehu yudılluhu ve yehdiyhi ila azâbis se’ıyr;
Onun (şeytan - kendini yalnızca beden sanma vehmi) hakkında: “Kim onun peşine takılırsa; muhakkak ki o, kişiyi saptırır ve onu alevli ateşin azabına yönlendirir” diye yazılmıştır.
5-) Ya eyyühenNasu in küntüm fiy raybin minel ba’si feinna haleknaküm min turabin sümme min nutfetin sümme min alekatin sümme min mudğatin muhallekatin ve ğayri muhallekatin linübeyyine leküm* ve nukirru fiyl’erhami ma neşau ila ecelin müsemmen sümme nuhricüküm tıflen sümme liteblüğu eşüddeküm* ve minküm men yeteveffa ve minküm men yüreddü ila erzelil umüri likeyla ya’leme min ba’di ılmin şey’a* ve teral’Arda hamideten feizâ enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet ve enbetet min külli zevcin behiyc;
Ey insanlar... Eğer bâ’stan (yeni bir yapıyla yaşama devamdan) şüphe içinde iseniz; (düşünün ki önceden) sizi bir topraktan, sonra spermden, sonra bir genetik yapı, embriyodan, sonra yapısı belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık; açık seçik bildirelim! Dilediğimizi muayyen bir süre rahimlerde tutarız, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarırız, sonra kemâle erme çağınıza ulaşmanız için (gerekeni sağlarız)... Sizden kiminiz (erken yaşta) vefat ettirilir, kiminiz de bildiklerini unutmuş hâlde ömrün rezil çağına bırakılır... Arzı ölü olarak görürsün; ama biz onun üzerine o suyu inzâl ettiğimizde, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten nebat bitirir (ölü arza hayat veren, sana da verir ölümün sonrasında)!
6-) Zâlike Bi ennAllâhe HUvelHakku ve enneHU yuhyil mevta ve enneHU alâ külli şey’in Kadiyr;
Bu böyledir; çünkü Allâh, O Hak’tır (apaçık ortada olandır)! Muhakkak ki O, ölüleri de (hakikat ilmi ile) diriltir... Çünkü O, her şeye Kaadir’dir.
7-) Ve ennessa’ate atiyetün lâ raybe fiyha ve ennAllâhe yeb’asü men fiyl kubur;
O Saat (vefat) muhakkak gelecektir, onda hiç şüphe yoktur. Kesinlikle Allâh, kabirlerde (bedenleri içinde) olan nefsleri (bilinçleri)bâ’s edecektir (yeni bir beden oluşturarak yaşamlarına devam ettirecektir)!
8-) Ve minenNasi men yücadilü fiyllahi Bi ğayri ‘ılmin ve lâ hüden ve lâ Kitâbin müniyr;
İnsanlardan kimi de Allâh (adıyla işaret edilen) hakkında ilim sahibi olmadan, gerçeğe kılavuzlayanı olmaksızın ve vahyi bilgiye (Esmâ hakikatinden şuura yansıyan bilgiye) dayanmaksızın mücadele eder.
9-) Sâniye ıtfihı liyudılle an sebiylillâhi* lehu fiyd dünya hızyün ve nüziykuhu yevmel kıyameti azâbel hariyk;
Allâh yolundan saptırmak için, hakikate sırtını döner! Dünyada onun için rezillik vardır! Kıyamet sürecinde de ona korkunç yanmanın azabını tattırırız!
10-) Zâlike Bima kaddemet yedake ve ennAllâhe leyse Bi zallamin lil ‘abiyd;
“Bu, senin ellerinle takdim ettiğinin sonucudur! Muhakkak ki Allâh kullara zulmedici değildir.”
11-) Ve minenNasi men ya’budullahe alâ harf* fein esabehu hayrunıtmeene Bih* ve in esabethü fitnetüninkalebe alâ vechih* hasireddünya vel’ahirete, zâlike hüvel husranul mubiyn;
İnsanlardan kimi de vardır ki, Allâh’a tek taraflı (işine gelen şeyler yönünden) kulluğu kabul eder. Eğer ona bir hayır isâbet eder ise, onunla keyiflenir... Şayet ona bir belâ isâbet eder ise, yüzüstü döner (kulluğunu inkâr eder)... (Böylesinin) dünyası da gelecek yaşamı da yitirilmiştir. İşte bu apaçık hüsranın ta kendisidir!
12-) Yed’û min dûnillâhi ma lâ yedurruhu ve ma lâ yenfeuhu, zâlike hüveddalalül be’ıyd;
Allâh dûnundaki ne yararı ne de zararı olmayan şeylere yönelir... İşte bu tam bir (hakikatten) sapmadır!
13-) Yed’û lemen darruhu akrebü min nef’ıh* lebi’selmevla ve lebi’sel ‘aşiyr;
(O), zararı yararından fazla olana yönelir... O (taptığı) ne kötü bir mevlâ ve ne kötü arkadaştır!
14-) İnnAllâhe yudhılülleziyne amenû ve amilus salihati cennatin tecriy min tahtihel enhar* innAllâhe yef’alu ma yüriyd;
Şüphesiz ki Allâh, iman edip imanın gereğini uygulayanları, altlarından nehirler akan cennetlere dâhil eder... Kesinlikle Allâh irade ettiğini yapar (ilminden açığa çıkmasını irade ettiğini kudretiyle oluşturur; İlim - İrade - Kudret).
15-) Men kâne yezunnü en len yensurehullahu fiyd dünya vel ahireti felyemdüd Bi sebebin iles Semai sümmelyakta’ felyenzur hel yüzhibenne keydühu ma yağıyz;
Kim Allâh’ın (hakikatindeki Esmâ kuvvelerinin) kendisine dünyada ve gelecek yaşamında yardımcı olmayacağını zannediyorsa, bir sebep ile (tefekkürle) semâya (bilincine) yönelsin, sonra (bedensiz sırf bilinç olarak beden bağını) kessin de bir baksın; (kendini yalnızca beden zannetmesiyle düştüğü) tuzağı, öfkelendiği şeyi (Rabbinin kulu olması gerçeğini) ortadan kaldırıyor mu?
16-) Ve kezâlike enzelnahu âyâtin beyyinatin ve ennAllâhe yehdiy men yüriyd;
İşte böylece O’nu apaçık delillerle inzâl ettik... Muhakkak ki Allâh kimi dilerse onu hakikate yönlendirir, hidâyet eder.
17-) İnnelleziyne amenû velleziyne Hadu vesSabiiyne venNesara vel Mecuse velleziyne eşrekû* innAllâhe yefsılu beynehüm yevmel kıyameti, innAllâhe alâ külli şey’in Şehiyd;
Muhakkak ki iman edenler, Yahudiler, Sabiiler (Allâh’a inanmayıp yıldızları tanrı kabul edip onlara tapınanlar), Hristiyanlar, Mecusiler (ateşe tapanlar) ve şirk koşanlara gelince; muhakkak ki Allâh, kıyamet sürecinde onların arasını (hak ettiklerine göre)ayıracaktır... Muhakkak ki Allâh her şeye şahittir.
18-) Elem tera ennAllâhe yescüdü leHU men fiys Semavati ve men fiyl Ardı veşŞemsü vel Kameru venNücumü velCibalü veşŞeceru vedDevâbbü ve kesiyrun minenNas* ve kesiyrun hakka aleyhil azâb* ve men yühinillâhu fema lehu min mükrim* innAllâhe yef’alu ma yeşa’;
Görmedin mi ki Allâh (O’dur ki), semâlarda kim varsa ve arzda kim varsa; Güneş, Ay, Yıldızlar, Dağlar, Ağaçlar, Dabbeler (yürür canlılar) ve insanlardan birçoğu O’na secde etmede! Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur... Allâh kimi hor-hakir kılarsa, artık onu yüceltecek yoktur... Muhakkak ki Allâh dilediğini yapar. (18. âyet secde âyetidir.)
19-) Hazâni hasmanihtesamü fiy Rabbihim* felleziyne keferu kuttıat lehüm siyabün min nar* yusabbü min fevkı ruûsihimülhamiym;
Şu iki hasım, Rableri hakkında davalaştılar... Hakikat bilgisini inkâr edenlere gelince, onlar için ateşten elbiseler kesilip biçilmiştir... Kafalarına kaynar su dökülür.
20-) Yusheru Bihi ma fiy bütunihim vel cülud;
O kaynar suyla, içlerindekiler ve dışları eritilir.
21-) Ve lehüm mekami’u min hadiyd;
Onlar için demirden kamçılar vardır.
22-) Küllema eradu en yahrucu minha min ğammin u’ıydu fiyha ve zûku azâbel hariyk;
(Hakikati fark etmeleri sonucu içinde bulundukları telâfisi olmayan şartlardan) her çıkmak dilediklerinde, oraya iade olunurlar... “Yanmanın azabını tadın!” (denilir).
23-) İnnAllâhe yudhılülleziyne amenû ve amilussalihati cennatin tecriy min tahtihel’enharu yuhallevne fiyha min esavire min zehebin ve lü’lüa* ve libasühüm fiyha hariyr;
Muhakkak ki Allâh iman edip imanın gereğini uygulayanları, altlarından nehirler akan cennetlere dâhil eder... Orada, altından bilezikler ve inci ile süslenirler... Orada onların elbiseleri, ipektir.
24-) Ve hüdû ilet tayyibi minel kavl* ve hüdû ila sıratıl hamiyd;
Ve onlar hem düşüncenin sağlıklı olanına yönlendirilmişlerdir; hem de Hamiyd’in (verilenleri değerlendirmenin) yoluna hidâyet olunmuşlardır.
25-) İnnelleziyne keferu ve yesuddune ‘an sebiylillâhi vel Mescidil Haramilleziy ce’alnahu linNasi sevaenil akifü fiyhi vel bad* ve men yürid fiyhi Bi ilhadin Bi zulmin nüzıkhu min azâbin eliym;
Muhakkak ki hakikat bilgisini inkâr edenler; hem yerleşik olan hem de dışarıdan gelen insanlar için eşit kılınan Mescid-i Haram’dan ve Allâh yolundan alıkoyanlardır... Kim orada hakikatin gereğine ters düşerek ve zulmederek yanlış yaparsa, ona elim azaptan tattırırız.
26-) Ve iz bevve’na li İbrahiyme mekânel Beyti en lâ tüşrik Biy şey’en ve tahhir BeytiYE littaifiyne vel kaimiyne verrukke’ıs sücud;
Hani biz İbrahim’e Beyt’in mekânını hazırlamıştık da: “Bana bir şeyi ortak koşma! Beytimi, tavaf edenler, (benlikleriyle) ayakta yönelenler ve secde (benliksiz) ile rükû edenler (boyun eğenler) için arındır!”
27-) Ve ezzin fiynNasi Bil Hacci ye’tuke Ricalen ve alâ külli damirin ye’tiyne min külli feccin ‘amiyk;
“İnsanlara haccı yaşamalarını ilan et (Beytullah’a davet et) ki yakın veya derin - uzak yollardan gelen her tür binek aracıyla sana gelsinler.”
28-) Liyeşhedu menafia lehüm ve yezkürusmellahi fiy eyyamin ma’lumatin alâ ma razekahüm min behiymetil en’am* fekülu minha ve et’ımül baisel fekıyr;
“Tâ ki kendileri yararına şahit olsunlar... Kendilerini rızıklandırdığımız kurbanlıkları kurban ederek, bilinen günlerde Allâh’ın ismini zikretsinler... Artık onlardan yeyin ve fakir, muhtaç olanlara da yedirin.”
29-) Sümmelyakdu tefesehüm velyufu nüzûrehüm velyettavvefu Bil Beytil ‘Atıyk;
“Sonra (nefslerinin) kirlerine son versinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik’lerini (şerefli - özgür ev’i) çok tavaf etsinler.”
30-) Zâlike, ve men yuazzım hurumatillahi fe huve hayrun lehu ‘ınde Rabbih* ve uhıllet lekümül en’amu illâ ma yütla aleyküm fectenibürricse minel’ evsâni vectenibu kavlez zur;
İşte böyle... Kim Allâh’ın saygı gösterilmesi gerekenlerine saygı duyup gereğini uygularsa, bu yaptığı, onun için Rabbinin indînde daha hayırlıdır... Size bildirilenler hariç, en’am (deve, sığır, koyun cinsi) helal kılındı... O hâlde putların pisliğinden ve uydurma fikirlerden kaçının.
31-) Hunefae Lillâhi ğayre müşrikiyne Bih* ve men yüşrik Billâhi fekeennema harre mines Semai fetahtafühüttayru ev tehviy Bihir riyhu fiy mekânin sehıyk;
Gayrını ona şirk koşmaksızın, Allâh için hanîfler (dûnunda bir tanrı düşünmeyenler) olun! Kim Esmâ’sıyla hakikati olan Allâh’a ortak koşarsa, o sanki semâdan düşmüş de kendisini kuş kapıyor yahut rüzgâr onu uzak bir mekâna atıp sürüklüyor gibidir.
32-) Zâlike ve men yuazzım şeairAllâhi feinneha min takvel kulub;
İşte böyle... Kim Allâh’ın kurallarına saygı duyup uyarsa, muhakkak ki o, şuurun korunmak istemesi sonucudur.
33-) Leküm fiyha menafiu ila ecelin müsemmen sümme mahıllüha ilel Beytil ‘Atıyk;
Onlarda sizin için belli bir ömür süresince faydalar vardır... Sonra onların varacakları yer Beyt-i Atik’tir (en eski şerefli hür ev - Beytullah - kalp).
34-) Ve likülli ümmetin ce’alna menseken liyezkürusmAllâhi alâ ma razekahüm min behiymetil en’am* fe ilâhuküm ilâhun vahıdün feleHU eslimu* ve beşşiril muhbitiyn;
Allâh ismini anmaları için, kurbanlıklarla rızıklandırdığımız her ümmete bir mensek (ibadet yeri - Rahmânî hakikatin gereği) kıldık... Sizin ilâh olarak düşündüğünüz, Ulûhiyet sahibi TEK’tir! Bu durumda O’na teslimiyetinizin farkında olun! Teslimiyet ve itaati fark etmeye müsait olanları müjdele!
35-) Elleziyne izâ zükirAllâhu vecilet kulubühüm ves sabiriyne alâ ma esabehüm vel mukıymis Salâti ve mimma razaknahüm yünfikun;
Onlar ki, “Allâh” anıldığında o anlam şuurlarında haşyet oluşturur... Kendilerine isâbet edenlere sabredenler ve salâtı ikame edenlerdir... Kendilerini beslediğimiz yaşam gıdalarından, başkalarına da bağışlarlar.
36-) Velbüdne ce’alnaha leküm min şeairillahi leküm fiyha hayr* fezkürusmAllâhi aleyha savâff* feizâ vecebet cünubüha fekülu minha ve et’ımül kania vel mu’terr* kezâlike sahharnaha leküm lealleküm teşkürun;
Develeri de sizin için Allâh’ın kurallarından kıldık; sizin için onlarda hayır vardır... Ön ayaklarından biri bağlı olarak ayakta iken, Allâh’ın ismini zikredin (hatırlayın)... Yere yıkıldıklarında da, onlardan yeyin ve orada bulunanlara da, isteyen kimseye de yedirin... İşte böylece onları size boyun eğdirdik ki şükredesiniz.
37-) Len yenalAllâhe lühumüha ve lâ dimauha ve lâkin yenalühüt takva minküm* kezâlike sahhareha leküm litükebbirullahe alâ ma hedaküm* ve beşşiril muhsiniyn;
Onların etleri de kanları da Allâh’a asla erişmez; fakat sizden O’na takva (itaatle elde edilecek yararlar) ulaşır... İşte böylece (Allâh)onları size boyun eğdirdi ki; size hakikati fark ettirdiği kadarıyla Allâh’ı tekbir edesiniz... Muhsinleri müjdele!
38-) İnnAllâhe yudafi’u anilleziyne amenû* innAllâhe lâ yuhıbbü külle havvanin kefur;
Muhakkak ki Allâh iman edenlere sahip çıkar! Muhakkak ki Allâh hiçbir hain (emanete ihanet eden) ve nankörü (verileni değerlendirmeyeni) sevmez!
39-) Üzine lilleziyne yükatelune Bi ennehüm zulimu* ve innAllâhe alâ nasrihim le Kadiyr;
Kendileri ile savaşılan kimselere, (savaş için) izin verilmiştir... Zulme uğradıkları içindir bu! Muhakkak ki Allâh onları zafere ulaştırmaya Kaadir’dir.
40-) Elleziyne uhricu min diyarihim Bi ğayri Hakkın illâ en yekulu RabbunAllâh* ve levla def’ullahinNase ba’dahüm Bi ba’dın lehüddimet savami’u ve biye’un ve salevatün ve mesacidü yüzkeru fiyhesmullahi kesiyra* ve leyensurennAllâhu men yensuruh* innAllâhe le Kaviyyün Azîyz;
Onlar ki yurtlarından haksız yere sırf: “Rabbimiz Allâh’tır” dedikleri için çıkarıldılar... Eğer Allâh, insanların bir kısmıyla bir diğer kısmını defetmeseydi; manastırlar, kiliseler, havralar ve içlerinde Allâh isminin çokça zikredildiği mescitler elbette yıkılırdı... Allâh kendisine (tefekkür, riyâzat ve mücahede ile) yardım edene elbette yardım eder (Esmâ kuvvelerini kullandırtır)... Muhakkak ki Allâh Kaviyy’dir, Aziyz’dir.
41-) Elleziyne in mekkennahüm fiyl Ardı ekamus Salâte ve atevüz Zekâte ve emeru Bil ma’rufi ve nehev ‘anil münker* ve Lillâhi ‘akıbetül umûr;
Onlar, eğer kendilerine arzda yer verirsek; salâtı ikame ederler, zekâtı verirler, doğrulukla hükmedip, çirkin davranışlardan engellerler... İşlerin sonu Allâh’a aittir.
42-) Ve in yükezzibuke fekad kezzebet kablehüm kavmü Nuhın ve ‘Adün ve Semud;
Eğer seni yalanlıyorlar ise; (bil ki) onlardan önce Nuh’un halkı, Ad ve Semud da yalanlamıştı.
43-) Ve kavmü İbrahiyme ve kavmü Lut;
İbrahim’in halkı ve Lût’un halkı da (yalanlamıştı).
44-) Ve ashabü medyen* ve küzzibe Musa feemleytü lil kafiriyne sümme ehaztühüm* fekeyfe kâne nekiyr;
Ashab-ı Medyen de (yalanlamıştı)... Musa da yalanlandı... Ben de o hakikat bilgisini inkâr edenlere mühlet verdim, sonra onları yakaladım... Beni inkâr etmenin sonucunu yaşatmam nasıl oldu!
45-) Fekeeyyin min karyetin ehleknaha ve hiye zâlimetün fehiye haviyetün alâ uruşiha ve bi’rin mu’attaletin ve kasrin meşiyd;
Nice zâlim şehir vardı ki, haksızlıkta aşırı gitmeleri sonucu onları helâk ettik... Artık çatıları, duvarları üstüne çökmüş... Geride kullanılmaz kuyular ve yıkılmış saraylar kalmış.
46-) Efelem yesiyru fiyl Ardı fetekûne lehüm kulubün ya’kılune Biha ev azânün yesme’une Biha* feinneha lâ ta’mel ebsaru ve lâkin ta’mel kulubülletiy fiyssudur;
Değerlendirecek şuurları yahut algılayacak kulakları yok muydu ki, arzda gezip ibret almadılar! Gerçek ki gözler kör olmaz, içlerindeki (beyinlerindeki) kalp gözleri körleşir!
47-) Ve yesta’ciluneke Bil azâbi ve len yuhlifAllâhu va’deh* ve inne yevmen ‘ınde Rabbike keelfi senetin mimma te’uddun;
Senden azabını acele istiyorlar... Allâh vaadinden asla caymaz! Muhakkak ki Rabbinin indînde bir gün, size göre bin yıl gibidir! (Buradaki işaret insanın geçeceği vefat sonrasındaki yaşam boyutu algılamasınadır Allâhu âlem. Çünkü ‘Rabbinin’ denerek, kişinin Esmâ bileşimi algılamasının getirisi olan bilinç boyutuna {beyninin içindeki - kozasındaki dünyasının zaman anlayışına} atıf yapılmaktadır. İşaret Rabb-ül âlemîn’e göre değildir. A.H.)
48-) Ve keeyyin min karyetin emleytü leha ve hiye zâlimetün sümme ehaztüha* ve ileyYEl masıyr;
Zâlim oldukları için, kendilerine mühlet verdiğim nice şehir vardı... Hepsini yakaladım... Dönüş sadece banadır!
49-) Kul ya eyyühenNasu innema ene leküm neziyrun mubiyn;
De ki: “Ey insanlar... Kesinlikle Ben, sizin için net açıklama yapan bir uyarıcıyım.”
50-) Felleziyne amenû ve amilussalihati lehüm mağfiretün ve rizkun keriym;
İman edip imanın gereği yararlı çalışmalar yapmış kimseler için, bağışlanma ve cömert bir yaşam gıdası vardır.
51-) Velleziyne se’av fiy âyâtina muaciziyne ülaike ashabül cahıym;
Etkisiz kılmak amacıyla işaretlerimizi iptal için koşuşanlara gelince; işte onlar cehennem halkıdır!
52-) Ve ma erselna min kablike min Rasûlin ve lâ Nebiyyin illâ izâ temenna elkaşşeytanu fiy ümniyyetih* feyensehullahu ma yulkış şeytanu sümme yuhkimullâhu âyâtiHİ, vAllâhu Aliymun Hakiym;
Senden önce hiçbir Rasûl (hakikat ve marifetlerden haberdar eden) ve hiçbir Nebi (ilâhî hükümleri ulaştıran) irsâl etmedik ki, o (şuurundaki idrakı gereği) temenni ettiğinde, onun idealine, şeytanı (beşerî yanını oluşturan oluşmuş benliği - bilinci) bir fikir ilka etmiş olmasın! Allâh (Esmâ hakikati şuuruna yansıyarak), şeytanın ilkasını geçersiz kılar; sonra da kendi işaretlerini en sağlıklı kesin şekilde yerleştirir! Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.
53-) Li yec’ale ma yulkış şeytanu fitneten lilleziyne fiy kulubihim meradun vel kasiyeti kulubühüm* ve innez zâlimiyne lefiy şikakın be’ıyd;
Şeytanın ilkası olan (amigdala etkisindeki oluşmuş benlik - bilinç veri tabanından gelen) fikir, sağlıklı düşünemeyen ve şuurları örtülmüş (melekî kuvveleri - kudsî hakikati örtülmüş; bedenî zevkler, nefsanî şehvetlere düşkün) olan kimseler için, sınav objesi oluşturması içindir... Muhakkak ki zâlimler dönüşü olmayan yoldadırlar!
54-) Ve liya’lemelleziyne utül ılme ennehül hakku min Rabbike feyu’minu Bihi fetuhbite lehu kulubühüm* ve innAllâhe lehadilleziyne amenû ila sıratın müstekım;
Ayrıca da kendilerine ilim verilenler, onun (şuurlarına yansıyanın) Rabbinden hak olduğunu bilsinler de Ona iman etsinler ve Ona şuurları hûşu duysunlar... Muhakkak ki Allâh iman etmiş kimseleri hakikate yönlendirendir.
55-) Ve lâ yezalülleziyne keferu fiy miryetin minhu hatta te’tiyehümüs saatü bağteten ev ye’tiyehüm azâbü yevmin ‘akıym;
Hakikat bilgisini inkâr edenler ise, kendilerine ansızın ölüm gelinceye kadar yahut umutların boşa çıkacağı sürecin azabı gelinceye kadar, O’ndan (Teklik’ten) şüphe içinde kalmaya devam edecek...
56-) Elmülkü yevmeizin Lillâh* yahkümü beynehüm* felleziyne amenû ve amilus salihati fiy cennatin naıym;
O süreçte mülk (tüm var olanlar) Allâh içindir; aralarında hüküm verir! İman edip gereğince çalışmalar yapanlar, nimet cennetlerindedirler.
57-) Velleziyne keferu ve kezzebu Bi âyâtiNA feülaike lehüm azâbün mühiyn;
Hakikat bilgisini inkâr edenler ve delillerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar için aşağılayıp, zilleti yaşatan azap vardır.
58-) Velleziyne haceru fiy sebiylillâhi sümme kutilu ev matu leyerzükannehümullâhu rizkan hasena* ve innAllâhe leHUve hayrur razikıyn;
Allâh yolunda hicret edip, sonra da öldürülmüş yahut ölmüş olanlara gelince; Allâh onları güzel yaşam gıdalarıyla besler! Evet, Allâh elbette “HÛ”dur! En hayırlı yaşam gıdasıyla besleyendir!
59-) Leyüdhılennehüm müdhalen yerdavneh* ve innAllâhe le ‘Aliymun Haliym;
Onları razı olacakları yaşama dâhil eder... Muhakkak ki Allâh Aliym’dir, Haliym’dir.
60-) Zâlike ve men akabe Bi misli ma ‘ûkıbe Bihi sümme büğıye aleyhi leyensurennehullah* innAllâhe le ‘Afüvvün Ğafûr;
İşte böyle... Kim kendisine yapılan eziyete benzeriyle cevap verdikten sonra yeniden aynı eziyete uğrarsa, Allâh ona mutlaka yardım eder... Muhakkak ki Allâh Afüvv’dür, Ğafûr’dur.
61-) Zâlike Bi ennAllâhe yulicülleyle fiynnehari ve yulicünnehare fiylleyli ve ennAllâhe Semiy’un Basıyr;
İşte böyle... Zira Allâh, geceyi gündüze dönüştürür, gündüzü de geceye (olaylar birbirinin zıddına dönerek devran döner)! Muhakkak ki Allâh Semi’dir, Basıyr’dir.
62-) Zâlike Bi ennAllâhe HUvel Hakku ve enne ma yed’une min dûniHİ hüvel bâtılu ve ennAllâhe HUvel Aliyyül Kebiyr;
İşte böyle... Zira Allâh; “HÛ”dur! Hak’tır (hakiki varlık)! O’nun dûnunda olan yöneldikleri ise, aslı olmayan (bilinçteki yanlış verinin var sandırdığı) şeylerdir! Muhakkak ki Allâh, Alîy’dir, Kebiyr’dir.
63-) Elem tera ennAllâhe enzele mines Semai maen, fetusbihul Ardu muhdarreten, innAllâhe Latıyfün Habiyr;
Görmedin mi ki; Allâh semâdan bir su inzâl etti de arz yemyeşil oluyor... Muhakkak ki Allâh Latiyf’tir, Habiyr’dir.
64-) LeHU ma fiys Semavati ve ma fiyl Ard* ve innAllâhe le HUvel Ğaniyyül Hamiyd;
Semâlarda ve arzda olan ne varsa O’nun (Esmâ özelliklerinin seyredilmesi) içindir!.. Muhakkak ki Allâh, elbette O, Ğaniyy’dir, Hamiyd’dir.
65-) Elem tera ennAllâhe sahhare leküm ma fiyl Ardı vel fülke tecriy fiylbahri Bi emriHİ, ve yümsiküsSemae en teka’a alel’ Ardı illâ BiizniHİ, innAllâhe BinNasi le Raûfun Rahıym;
Görmedin mi Allâh, arzdakileri de denizde akıp giden gemileri de sizin hizmetinize vermiştir... Semâyı (gökten gelecek meteorları)arza çarpmaktan O koruyor... Oluşmasına elverdiği şartları dışında... Muhakkak ki Allâh insanlarda Raûf’tur, Rahıym’dir.
66-) Ve HUvelleziy ahyaküm sümme yümiytüküm sümme yuhyiyküm* innel İnsane lekefur;
“HÛ”dur ki sizi (şuurla) diriltti... Sonra sizi (“ben”liğinizden) öldürür, sonra sizi (hakiki ölümsüz hayat ile) diriltir... Muhakkak ki insan sınırlı değerlendirme özelliğine sahiptir.
67-) Likülli ümmetin ce’alna menseken hüm nasikuhü fela yünaziunneke fiyl emri ved’u ila Rabbik* inneke leala hüden müstekıym;
Her ümmete ibadet edecekleri bir mensek (ibadet anlayışı ve şekli) oluşturduk... O hâlde bu konuda seni tartışmaya çekemesinler; (tartışma) sadece Rabbine davet et... Kesinlikle hakikate erdiren yoldasın!
68-) Ve in cadeluke fekulillâhu a’lemu Bima ta’melun;
Şayet seninle mücadele ederler ise de ki: “Allâh, yapmakta olduğunuzu (yaratanı olarak) daha iyi bilir.”
69-) Allâhu yahkümü beyneküm yevmelkıyameti fiyma küntüm fiyhi tahtelifun;
Allâh, tartıştığınız konuda, kıyamet sürecinde aranızda hükmeder.
70-) Elem ta’lem ennAllâhe ya’lemu ma fiys Semai vel’Ard* inne zâlike fiy Kitab* inne zâlike alAllâhi yesiyr;
Kavradın mı ki; Allâh, semâda ve arzda ne varsa (Esmâ özellikleriyle hepsinin hakikati olarak) hepsini bilir... Muhakkak ki onlar bilgi kapsamındadır... Muhakkak ki o, Allâh’a çok kolaydır.
71-) Ve ya’budune min dûnillâhi ma lem yünezzil Bihi sultanen ve ma leyse lehüm Bihi ‘ılm* ve ma lizzâlimiyne min nasıyr;
Allâh dûnunda, kendisinde hiçbir güç olmayan ve dahi kendilerinin de hakkında hiçbir ilimleri bulunmayan şeye tanrı niyetine tapınıyorlar! Zâlimler için bir yardımcı yoktur.
72-) Ve izâ tütla aleyhim ayatüNA beyyinatin ta’rifü fiy vucuhilleziyne keferul münker* yekâdune yestune Billeziyne yetlune aleyhim âyâtiNA* kul efeünebbiüküm Bişerrin min zâliküm* enNar* veadehAllâhulleziyne keferu* ve bi’sel masıyr;
Onlara âyetlerimiz apaçık kanıtlar hâlinde tilâvet edildiğinde, hakikat bilgisini inkâr edenlerin yüzlerinde inkârı, reddi görürsün! Neredeyse, delillerimizi kendilerine bildirenlere saldırıp çullanacaklar... De ki: “Size ondan daha kötüsünü haber vereyim mi? Ateş (sizi yakacak olan)! Allâh, onu hakikat bilgisini inkâr edenlere vadetmiştir... O ne kötü dönüş yeridir!”
73-) Ya eyyühenNasu duribe meselün festemi’û leh* innelleziyne ted’une min dûnillâhi len yahluku zübâben ve levictemu leh* ve in yeslübhümüzzübâbü şey’en lâ yestenkızuhu minh* daufet talibu velmatlub;
Ey insanlar! Bir ibretlik misal verildi; onu dinleyin... Allâh dûnunda yöneldikleriniz, bir araya toplansalar bile, bir sinek dahi yaratamazlar! Sinek bile onlardan bir şey kapsa, onu sinekten kurtaramazlar... İsteyen de istenilen de âcizdir!
74-) Ma kaderullahe hakka kadriHİ, innAllâhe leKaviyyün Aziyz;
ALLÂH’ı (adıyla işaret edileni) hakkıyla değerlendiremediler! Muhakkak ki Allâh Kaviyy’dir, Aziyz’dir (güçlü ve gücünü karşı konulmaz şekilde kullanandır).
75-) Allâhu yastafiy minel Melaiketi Rusulen ve minen Nas* innAllâhe Semiy’un Basıyr;
Allâh, meleklerden Rasûller seçer ve insanlardan da... Muhakkak ki Allâh Semi’dir, Basıyr’dir.
76-) Ya’lemu ma beyne eydiyhim ve ma halfehüm* ve ilAllâhi turce’ul umûr;
Bilir onların geleceklerini de, geçmişlerini de... İşler Allâh’a rücu ettirilir.
77-) Ya eyyühelleziyne amenûrke’û vescüdu va’budu Rabbeküm vef’alül hayre lealleküm tüflihun;
Ey iman edenler! Rükû edin (her an her zerrede hükümranlığını fark ederek eğilin); secde edin (indînde “ben”liğinizin “yok”luğunu hissedin), Rabbinize kullukta olduğunuzu kavrayın; hayır (Hakkanî fiil) işleyin ki kurtulasınız!
78-) Ve cahidu fillâhi hakka cihadiHİ, HUvectebaküm ve ma ceale aleyküm fiyd diyni min harec* millete ebiyküm İbrahiym* HUve semmakümül müslimiyne min kablü ve fiy hazâ liyekûner Rasûlü şehiyden aleyküm ve tekûnu şühedae alenNas* feekıymusSalâte ve atüz Zekâte va’tesımu Billâh* HUve Mevlaküm* fenı’mel Mevlâ ve nı’men Nasıyr;
Allâh için, O’nun Hak cihadı olarak, mücahede edin! O, sizi seçti ve Dinde size bir zorluk yüklemedi... Babanız İbrahim’in milletinin (din anlayışıdır bu)... Daha önce de şimdi de O, sizi “Müslimler = teslim olmuşlar” diye isimlendirdi ki, O (Sistemi “OKU”yan, vahdeti açıklayan) Rasûl (Hz. Muhammed s.a.v.) sizin üzerinize bir şahit olsun, siz de insanlar üzerine şahitler olasınız! Artık salâtı ikame edin ve zekâtınızı verin; Esmâ’sıyla hakikatiniz olan Allâh’a tamamıyla bağlanın! O, Mevlâ’nızdır (sahibiniz, her fiilinizin oluşturanı)... Ne güzel Mevlâ’dır ve ne güzel Nasîr’dir (O).