Müzzemmil Sûresi: 10-19
AÇIKLAMA:
Müzzemmil Sûresi: 10-19 âyet grubu’na gelince...
5.sırada açıklandığı üzere Müzzemmil Sûresi’nin meşhûr tertiplerde yerleştirildiği 3.sırada, bütün bir sûre olarak inzâl olması, mümkün olmadığı gibi; ilk inzâlini, esbâb-ı nüzûl rivayetlerindeki gibi, Medine dönemine yerleştirmek de mümkün görünmemektedir!..
Rasûl’e (Musa’ya) âsi olan firavun (Teklik bilgili nefs-i emmâre) örneği de verilerek, Mekke’nin refah ve zenginlik sahiplerinin (önceki sûrelerde bahsedilen) şirk taassubu dirençlerine karşı, risâlet ve nübüvvetin gereği olan ilâhî ahlâk!..
İlk defa Şâhid (numûne, mürşid) Rasûl irsâli, burada geçiyor!..
10-) Vasbir ‘alâ ma yekulune vehcurhüm hecren cemiyla;
Onların dediklerine sabret ve onlardan güzel bir ayrılış ile ayrıl!
11-) Ve zerniy velmükezzibiyne üliynna’meti ve mehhilhüm kaliyla;
Beni, o nimet içindeki yalanlayıcılarla (başbaşa) bırak! Onlara mühlet ver.
12-) İnne ledeyNA enkâlen ve cahıyma;
Muhakkak ki bizim yanımızda enkal (güçlü bağlar, zincirler) ve cahîm (cehennem, yakıcı ateş) vardır.
Not: Ünlü Kur’ân yorumcusu İmam Razi, gelecek yaşamdaki azabın bu sembolizmini izah ederken şunları söyler: “Bu dört durum, kişinin hayattayken yaptıklarının ruhî sonuçları olarak görülebilir. “Ağır prangalar”, ruhun önceki maddi ilgilerine ve bedenî zevklerine mahkûmiyetinin devam etmesinin bir sembolüdür. Bunların gerçekleşmesinin imkânsız hâle geldiği o gün, bu prangalar ve zincirler, yeniden dirilen insan kişiliğini (nefs) yücelik ve sâfiyet katına çıkmaktan alıkoyar. Ardından, bu ruhî prangalar “ruhî ateşlere” sebebiyet verir; çünkü kişinin beden zevklerine güçlü bir eğilim duyması, onlara erişmenin imkânsızlığı ile birleştiğinde, ruhî olarak şiddetli bir “yanıp tutuşma” duygusu oluşturur, “yakıcı alev” in (cahîm) anlamı budur. Günahkâr, bu durumda, arzuladığı şeylerden kopmanın acısını ve yoksunluğun boğucu baskısını boğazında hisseder; bu da “boğaza takılan yiyecek” ifadesinin karşılığıdır. Ve sonunda, bu şartlardan dolayı, Allâh’ın nûruyla aydınlanmaktan ve kutsanmış kişilerle bir arada olmaktan yoksun kalır; “şiddetli azap” ifadesinin anlamı budur. Ama yine de bilin ki, Kurân’ın bu âyetlerinin anlamının bu söylediklerimden ibaret olduğunu iddia ediyor değilim...”
13-) Ve ta’amen za ğussatin ve ‘azâben eliyma;
Boğazda tıkanan gıda ve feci bir azap!
14-) Yevme tercuful’Ardu velcibâlu ve kânetilcibalu kesiyben mehiyla;
O süreçte arz (beden) ve dağlar (bilinçler - benlikler) sarsılır... Dağlar heyelana uğramış bir kum yığını olur!
15-) İnna erselna ileyküm Rasûlen şahiyden ‘aleyküm kemâ erselna ila fir’avne Rasûla;
Muhakkak ki biz, Firavun’a bir Rasûl (hakikatine yönlendirici, arındırıcı) irsâl ettiğimiz gibi size de şahit olarak bir Rasûl irsâl ettik.
16-) Fe’asâ fir’avnurRasûle feehaznâhu ahzen vebiyla;
Firavun o Rasûle âsi oldu da onu kahredici tutuşla yakalayıverdik!
17-) Fekeyfe tettekune in kefertum yevmen yec’alulvildâne şiyba;
Eğer (hakikatin bildirimine) nankörlük ederseniz, gençleri saçı ağarmış ihtiyar kılan o süreçte nasıl korunursunuz?
18-) EsSemâu münfetırun Bihi, kâne va’duHU mef’ula;
Semâ onunla yarılır! O’nun vaadi gerçekleşmiştir!
19-) İnne hazihi tezkiretün, femen şâettehaze ila Rabbihi sebiyla;
Muhakkak ki bu bir tezkiredir (hatırlatıp düşündürtme)! Dileyen Rabbine (erdiren) yol edinir!