Nûr Sûresi: 11-64
AÇIKLAMA:
Nûr Sûresi: 11-64 âyet grupları, “İFK” (Hz. Aişe-i Sıddîka ra.’a vâlidemiz’e atılan iftira) olayı üzerine ve buna bağlı bazı konular hakkında nâzil olmuştur!..
11-) İnnelleziyne cau Bil ifki usbetün minküm* lâ tahsebuhü şerren leküm* bel huve hayrun leküm* li küllimriin minhüm mektesebe minel ism* velleziy tevella kibrehu minhüm lehu azâbün azıym;
Muhakkak ki zina iftirasıyla gelenler (Hz. Ayşe r.a.’a iftira eden münafıklar) sizden sırf o çirkin itham için bir araya gelen bir gruptur! Onu (iftirayı) sizin için bir şerr sanmayın! Bilakis o sizin için bir hayırdır... Onlardan her bir kişinin o suçtan kazandığı kendisinindir. Onlardan suçun büyüğünü üstlenen elebaşına gelince, onun için çok büyük azap vardır.
12-) Levla iz semı’tümuhü zannel mu’minune vel mu’minatu Bi enfüsihim hayren, ve kalu hazâ ifkün mubiyn;
Onu (iftirayı) işittiğinde iman eden erkekler ve iman eden kadınların birbirleri hakkında hayır zannında bulunup: “Bu apaçık iftiradır” demeleri gerekmez miydi?
13-) Levla cau aleyhi Bi erbeati şühedae, feiz lem ye’tu Biş şühedai feülaike indAllâhi hümül kâzibun;
(O iftirayı yayanlar) buna dair dört şahit getirmeli değil miydiler? Mâdemki şahitleri getirmediler, işte onlar Allâh indînde yalancıların ta kendileridirler.
14-) Ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU fiyd dünya vel ahireti lemesseküm fiy ma efadtüm fiyhi azâbün azıym;
Eğer dünyada ve sonsuz gelecek sürecinde Allâh’ın fazlı ve O’nun rahmeti üzerinizde olmasaydı, attığınız iftira yüzünden kesinlikle çok büyük azap dokunurdu.
15-) İz telakkavnehu Bi elsinetiküm ve tekulune Bi efvahiküm ma leyse leküm Bihi ‘ılmun ve tahsebunehu heyyina* ve huve ‘indAllâhi azıym;
İftirayı dedikodu yollu edinip, hakkında kesin bir bilginiz olmayan şeyi laflıyor ve bunu sıradan bir konuşma sanıyorsunuz... (Oysa)o, Allâh indînde azîmdir (büyük bir şey)!
16-) Ve levla iz semı’tümuhü kultüm ma yekûnü leNA en netekelleme Bi hazâ* subhaneKE hazâ bühtanun azıym;
Onu (o yalanı) işittiğinizde: “Bunu konuşmak bizim işimiz değildir! Subhaneke (Seni tenzih ederiz)! Bu, azîm bir iftiradır!” demeniz gerekmez miydi?
17-) Ye’ızukümullâhu en te’ûdû limislihı ebeden in küntüm mu’miniyn;
Eğer iman edenler iseniz, bunun benzeri bir olayı sonsuza dek yaşamamanız için Allâh sizi uyarır!
18-) Ve yübeyyinullahu lekümül’ayat* vAllâhu Aliymun Hakiym;
Allâh size işaretlerini açıklıyor... Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.
19-) İnnelleziyne yuhıbbune en teşiy’al fahışetü fiylleziyne amenû lehüm azâbün eliymün fiyd dünya vel ahireh* vAllâhu ya’lemu ve entüm lâ ta’lemun;
İman edenler arasında çirkin söylentilerin yayılmasını sevenler var ya, onlar için dünyada da sonsuz gelecek süreçte de elim bir azap vardır... Allâh bilir, siz bilmezsiniz.
20-) Ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU ve ennAllâhe Raûfun Rahıym;
Ya üzerinizde Allâh’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı! Allâh muhakkak Raûf’tur, Rahıym’dir!
21-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tettebi’u hutuvatiş şeytan* ve men yettebı’ hutuvatiş şeytani feinnehu ye’müru Bil fahşai vel münker* ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU ma zekâ minküm min ehadin ebeden, ve lakinnAllâhe yüzekki men yeşa’* vAllâhu Semiy’un ‘Aliym;
Ey iman edenler... Şeytanın adımlarına (bedenin dürtülerine) tâbi olmayın! Kim şeytanın adımlarına tâbi olursa (bilsin ki) kesinlikle şeytan fahşa (aşırı bedenselliği yaşamayı) ve münkeri (haddi aşmayı) emreder... Eğer üzerinizde Allâh’ın lütfu ve O’nun rahmeti olmasaydı sizden hiçbir kimse ebediyen arınıp gelişme gösteremezdi! Fakat Allâh dilediğini arındırır... Allâh Semi’dir, Aliym’dir.
22-) Ve lâ ye’teli ulül fadli minküm vesseati en yu’tu ulil kurba vel mesakiyne vel mühaciriyne fiy sebiylillâhi vel ya’fu velyasfahu* ela tuhıbbune en yağfirAllâhu leküm* vAllâhu Ğafûrun Rahıym;
Sizden faziletli ve varlıklı olanlar; yakınlık sahiplerine, miskinlere ve Allâh yolunda göç edenlere vermemeye yemin etmesinler... Affetsinler ve hoşgörülü olsunlar... Allâh’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
23-) İnnelleziyne yermunelmuhsanatil ğafilatil mu’minati lu’ınû fiyd dünya vel âhireti, ve lehüm azâbün azıym;
Kozasında yaşayıp hakikat bilgisi olmayarak, iman eden iffetli kadınlara iftira atanlar, muhakkak dünyada da sonsuz gelecekte de lânetlenmişlerdir... Onlar için çok büyük bir azap vardır.
24-) Yevme teşhedü aleyhim elsinetühüm ve eydiyhim ve erculühüm Bima kânu ya’melun;
O süreçte; onların dilleri, elleri ve ayakları yapmış oldukları yüzünden kendilerine karşı şahitlik eder.
25-) Yevmeizin yüveffiyhimullâhu dinehümül Hakka ve ya’lemune ennAllâhe HUvel Hakkul mubiyn;
O süreçte Allâh kendilerine (Sünnetullâh gereği) yaptıklarının sonucunu tamamıyla yaşatacaktır; bilecekler ki Allâh, apaçık Hakk’ın ta kendisidir.
26-) Elhabisâtü lilhabisiyne velhabisûne lilhabisât* vettayyibatü littayyibiyne vettayyibune littayyibat* ülaike müberreune mimma yekulun* lehüm mağfiretün ve rizkun keriym;
Çirkin fikir ve davranış sahibi kadınlar, çirkin ahlâklı erkekler içindir; çirkin ahlâklı erkekler de çirkin fikir ve yaşam içindeki kadınlar içindir... Temiz, iyi fikir sahibi kadınlar, temiz erkekler içindir; temiz fikir sahibi erkekler, iyi fikir sahibi, saf kadınlar içindir... İşte bunlar, (o iftiracıların) dedikleri şeylerden uzak olanlardır... Onlar için bir mağfiret ve kerîm bir yaşam gıdası vardır.
27-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tedhulu buyuten ğayre buyutiküm hattâ teste’nisu ve tüsellimu alâ ehliha* zâliküm hayrun leküm lealleküm tezekkerun;
Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere izinlerini almadan ve o hane halkına selâm vermeden girmeyin! Bu sizin için daha hayırlıdır; umulur ki bunun anlamını düşünürsünüz.
28-) Fein lem tecidu fiyha ehaden fela tedhuluha hatta yü’zene leküm* ve in kıyle lekümurci’u ferci’u huve ezkâ leküm* vAllâhu Bima ta’melune ‘Aliym;
Eğer içeride biri yoksa size izin verilinceye kadar oraya girmeyiniz... Eğer size “Geri dön” denilirse, geri dönün... Bu sizin için daha temizdir... Allâh yaptıklarınızı (B sırrınca) Aliym’dir.
29-) Leyse aleyküm cünahun en tedhulu buyuten ğayre meskunetin fiyha metaun leküm* vAllâhu ya’lemu ma tübdune ve ma tektümun;
İçinde yaşanılmayan ve içlerinde size ait bir eşya bulunan evlere girmenizde bir sakınca yoktur... Allâh açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.
30-) Kul lil mu’miniyne yeğuddu min ebsarihim ve yahfezu fürucehüm* zâlike ezkâ lehüm* innâllahe Habiyrun Bima yasne’un;
İman edenlere de ki: Nazarlarını sakınsınlar (cinsel arzuyla bakmaktan kaçınsınlar) ve cinsel organlarını korusunlar... Bu onlar için daha temizdir... Muhakkak ki Allâh yapıp işlediklerini (yaratan olarak) Habiyr’dir.
31-) Ve kul lil mu’minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne fürucehünne ve lâ yübdiyne ziynetehünne illâ ma zahere minha vel yadribne Bi hümurihinne alâ cüyubihinn* ve lâ yübdiyne zinetehünne illâ libu’ûletihinne ev abaihinne ev abai bu’ûletihinne ev ebnaihinne ev ebnai bu’ûletihinne ev ıhvanihinne ev beniy ıhvanihinne ev beniy ehavatihinne ev nisaihinne ev ma meleket eymanühünne evittabi’ıyne ğayri ülil irbeti minerricali evittıflilleziyne lem yazheru alâ avratin nisa’* ve lâ yadribne Bi ercülihinne liyu’leme ma yuhfiyne min ziynetihinn* ve tubu ilAllâhi cemiy’an eyyühel mu’minune lealleküm tüflihun;
İman eden kadınlara da de ki: Nazarlarını sakınsınlar (cinsel arzuyla bakmaktan kaçınsınlar) ve cinsel organlarını korusunlar ve zinetlerini, ondan zâhir olan müstesna, açığa vurmasınlar... Hımarlarını (başlarına örttükleri örtünün arkaya sallandırdıkları uçlarını, göğüs açıklıklarını kapatacak şekilde) öne getirsinler... (Allâh’ın bahşetmiş olduğu) zinetlerini göstermesinler... Ancak (şu kimseler hariç): Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut erkek kardeşleri yahut erkek kardeşlerinin oğulları yahut kız kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut sağ ellerinin mâlik oldukları (cariye)yahut ricalden erkekliği kalmamış ihtiyarlara sahibinden başka tâbileri (hizmetçileri) yahut kadınların avreti üzere erkek çocuklar... Göğüslerine dikkati çekmek ve erkekleri tahrik amacıyla, yürürken ayaklarını vurmasınlar... Ey o iman edenler, hepiniz topluca Allâh’a tövbe edin ki kurtuluşa eresiniz.
32-) Ve enkihul eyama minküm ves salihıyne min ıbadiküm ve imâiküm* in yekûnu fükarae yuğnihimullâhu min fadliHİ, vAllâhu Vasi’un ‘Aliym;
Sizden evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden sâlihleri nikâhlayın! Eğer onlar fakirseler, Allâh kendi fazlından onları zengin eder... Allâh Vasi’dir, Aliym’dir.
33-) Vel yesta’fifilleziyne lâ yecidune nikahan hattâ yuğniyehümullâhu min fadliHİ, velleziyne yebteğunel Kitabe mimma meleket eymanüküm fekatibuhüm in alimtüm fiyhim hayra* ve atuhüm min malillâhilleziy ataküm* ve lâ tükrihu feteyatiküm alelbiğai in eradne tehassunen litebteğu aredal hayatid dünya* ve men yükrihhünne feinnAllâhe min ba’di ikrahihinne Ğafûrun Rahıym;
Nikâh (eş - imkânı) bulamayanlar da, Allâh kendi fazlından onları zengin edinceye kadar iffetli olsunlar... Sahip olduğunuz kölelerden azâtlık belgesi talep edenlerle -eğer onlarda bir hayır bilmiş iseniz- yazılı anlaşma yapınız ve onlara Allâh’ın size verdiği maldan veriniz... Cariyeleriniz iffetli-namuslu kalmayı dilerler ise, dünya hayatının geçici menfaatini isteyerek fuhşa zorlamayın... Kim onları zorlar ise, muhakkak ki Allâh onların bu yaptıklarından sonra (onlara) Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
34-) Ve lekad enzelna ileyküm âyâtin mübeyyinatin ve meselen minelleziyne halev min kabliküm ve mev’ızaten lil müttekıyn;
Andolsun ki, size gerçeği açıkça gösteren işaretler, sizden önce gelip geçmişlerden örnekler ve korunmak isteyenler için ibret alınacak öğüt inzâl ettik.
35-) Allâhu Nûrus Semâvâti vel Ard* meselü NûriHİ kemişkâtin fiyha mısbâh* elmısbâhu fiy zücâcetin, ezzücâcetü keennehâ kevkebün dürriyyün yûkadü min şeceretin mübareketin zeytûnetin lâ şarkıyyetin ve lâ ğarbiyyetin yekâdü zeytühâ yudıy’u ve lev lem temseshü nâr* Nûrun alâ Nûr* yehdillâhu linûriHİ men yeşâ’* ve yadribullâhul emsâle linNâs* vAllâhu Bi külli şey’in ‘Aliym;
Allâh, semâların ve arzın nûrudur (NÛR, ilimdir - candır - datadır; semâlar ve arzın hakikati ilimden {DATA} ibarettir)! O’nun nûrunun (ilminin varlığı ve açığa çıkışı) misali şuna benzer: İçinde lamba (bilinç) bulunan bir kandil (beyin) gibidir... O lamba da bir sırça (şuur) kapsamındadır! O sırça (şuur) sanki inciden bir yıldız (yaradılış amacına göre işlevlenmiş Esmâ bileşimi) gibidir ki, doğu ve batıya (mekân ve zamana) ait olmayan mübarek bir ağaçtan (insanî hakikatin), yani zeytinden (TEK’lik şuuruna sahip olması)tutuşturulur! O ağacın yağı (şuurdaki hakikat müşahedesi) neredeyse kendisine bir nâr (arınma çalışmaları) dokunmasa da ışık saçar! Nûr’un alâ nûr’dur (Esmâ ilminin birimsel ilim sûretinde açığa çıkışı)... Allâh (insanın hakikati olan Esmâ mertebesi) dilediği kimseyi kendi nûruna (kendi hakikati ilmine) erdirir! Allâh insanlar için misaller veriyor... Allâh her şeyi (Esmâ özellikleriyle, o şey olduğu için) Bilen’dir.
36-) Fiy buyutin ezinAllâhu en türfea ve yüzkere fiyhesmuHU yüsebbihu leHU fiyha Bil ğudüvvi vel asal;
(O Nûr = hakikat ilmi) Allâh’ın, yükseltilmesine ve içlerinde (şuurda) kendi isminin (işaret ettiğinin) zikredilmesine (hatırlanıp müşahedesine, Esmâ’sının elvermesiyle) izin verdiği evlerdedir (beyin - bilinç)! Sabah-akşam (âfakî ve enfüsî seyirde) oralarda (o evlerde) O’nun tespihindedirler!
37-) Ricalun lâ tülhiyhim ticaretün ve lâ bey’un an zikrillâhi ve ikamis Salâti ve iytaizZekâti, yehafune yevmen tetekallebu fiyhilkulubu vel ebsar;
(Onlar o) Ricaldir ki, kendilerini ne ticaret ne de (dünyevî) alışveriş Allâh’ın Zikri’nden (hakikatlerini hatırlamaktan engelleyip), salâtın ikamesinden (hakikatini yaşamaktan) ve zekâtı vermekten (kendisindekini karşılıksız paylaşmaktan) alıkoymaz! Onlar, kalplerinde (şuurlarında açığa çıkan içsellikteki hakikat) ve gözleriyle görecekleri (âfakta müşahede edilecek dışsal gerçeklik) nedeniyle, dönüşülecek süreçten korkarlar.
38-) Liyecziyehümullâhu ahsene ma amilu ve yeziydehüm min fadliHİ, vAllâhu yerzüku men yeşau Bi ğayri hisab;
(Bu yüzdendir ki), Allâh onlara, çalışmalarının sonucunu en güzel şekilde yaşatır ve onlara lütfuyla, fazlasını da bağışlar... Allâh dilediğini ölçüsüz yaşam gıdasıyla besler!
39-) Velleziyne keferu a’malühüm keserabin Bi kıy’atin yahsebuhüzzam’anu maen, hattâ izâ caehu lem yecidhü şey’en ve vecedAllâhe ‘ındehu feveffahu hısabeh* vAllâhu seriy’ul hisab;
Hakikat bilgisini inkâr edenlere gelince, onların çalışmaları da, çöllerdeki susayanın su sandığı serap gibidir! Nihayet ona (seraba, amellerine), (ölümü tadarak) ulaştığında, bir şey bulmaz! Allâh’ı kendi indînde bulmuştur (Esmâ’sıyla hakikatinde olduğunu fark etmiştir ama ne yazık ki bunu değerlendirmekte geri dönüşü olmayan noktadadır)! (Allâh da) ona geçmiş yaşantısının sonuçlarını tümüyle yaşatır! Allâh “Seriy’ul Hisab”dır (yapılanın sonucunu anında yaşatan)!
40-) Ev kezulümatin fiy bahrin lücciyyin yağşahü mevcün min fevkıhi mevcün min fevkıhi sehab* zulümatün ba’duha fevka ba’d* izâ ahrece yedehu lem yeked yeraha* ve men lem yec’alillâhu lehu nûren fema lehu min nûr;
Yahut (onun yaşantısının getirisi), derin bir denizdeki karanlıklar gibidir ki, onu bir dalga kaplar, onun üstüne de başka bir dalga (onu bürür), bu ikinci dalganın üstünde de bulutlar! Birbirinin üstünde karanlıklar! (İçinde bulunan) elini dışarı çıkarsa, neredeyse onu göremez... Allâh kimde nûr (ilim) oluşturmamışsa (artık) onun nûru (ilmi) olmaz!
41-) Elem tera ennAllâhe yüsebbihu leHU men fiysSemavati vel Ardı vet tayru saffat* küllün kad alime salâtehu ve tesbiyhah* vAllâhu Aliymun Bima yef’alun;
Görmedin mi ki, semâlarda ve arzda ne varsa ve saf saf kuşlar, Allâh’ı tespih eder (kulluk işlevini yerine getirmek suretiyle)... Her biri kendi salâtını (hakikati olan Esmâ bileşiminin gereğini yaşaması) ve kendi tespihini (salâtının sonucu olan işlevi) gerçekten bilmiştir... Allâh yaptıklarını (Esmâ’sıyla hakikati olarak) Aliym’dir.
42-) Ve Lillâhi Mülküs Semavati vel Ard* ve ilAllâhil masıyr;
Semâların ve arzın varlığı (dilediği mânâları seyretmek için onları ilminde vareden) Allâh içindir ve dönüş Allâh’adır!
43-) Elem tera ennAllâhe yüzciy sehaben sümme yüellifü beynehu sümme yec’aluhu rukâmen feteral vedka yahrucü min hılalih* ve yünezzilu mines Semai min cibalin fiyha min beradin feyusıybü Bihi men yeşau ve yasrifuhu ‘an men yeşa’* yekâdü sena berkıhi yezhebü Bil ebsar;
Görmedin mi ki Allâh bulutları (fikirler) sürüyor, sonra aralarını birleştiriyor (onları hikmetle bütünleştirip), sonra üst üste yığıyor (sistem ve düzen)! Böylece yağmurun (rahmetin) onların aralarından çıktığını görürsün... Semâdan, dağlar misali bulutlardan (rahmet kaynağından) dolu (hakikat ilmi sağanağı) boşanır... Onu dilediği kimseye isâbet ettirir, dilediği kimseden de çevirir! Onun şimşeğinin (tecelli-i zât’ı berkî = anlık şuurda parlayan zâta dönük hakikat müşahedesi) şiddetli parıltısı neredeyse görülesileri görülmez eder!
44-) Yukallibullahul leyle vennehar* inne fiy zâlike le ‘ıbreten liülil ebsar;
Allâh geceyi ve gündüzü birbirine dönüştürüyor (müşahede, içsellikle {enfüsî} dışsallık {âfakî} arasında yer değiştirmede)! Muhakkak ki bunda basîret sahipleri için bir ibret vardır.
45-) VAllâhu haleka külle dabbetin min ma’* feminhüm men yemşiy alâ batnih* ve minhüm men yemşiy alâ ricleyn* ve minhüm men yemşiy alâ erba’* yahlükullahu ma yeşa’* innAllâhe alâ külli şey’in Kadiyr;
Allâh her DABBE’yi (canlı - hareketliyi) sudan yarattı... Onlardan kimi karnı üzerinde yürür, onlardan kimi iki ayak üzerinde yürür ve onlardan kimi de dört ayak üzerinde yürür... Allâh (bunlarda) dilediğini halkeder... Muhakkak ki Allâh her şey üzerine Kaadir’dir.
46-) Lekad enzelna âyâtin mübeyyinat* vAllâhu yehdiy men yeşau ila sıratın müstekıym;
Andolsun ki açıklayıcı işaretler inzâl ettik. Allâh dilediğini sırat-ı müstakime hidâyet eder.
47-) Ve yekulune amenna Billâhi ve Bir Rasûli ve eta’na sümme yetevella feriykun minhüm min ba’di zâlik* ve ma ülaike Bil mu’miniyn;
“Esmâ’sıyla hakikatimiz olan Allâh’a ve Bir-Rasûl’e (Rasûlü olarak hükmüne) iman ettik, itaat ettik” diyorlar; ama onlardan bir grup bunu dedikten sonra geri dönüyor! Onlar imanlı değillerdir!
48-) Ve izâ du’û ilAllâhi ve RasûliHİ liyahküme beynehüm izâ feriykün minhüm mu’ridun;
Aralarında hükmetsin diye Allâh’a ve O’nun Rasûlü’ne çağırıldıklarında, bir de bakarsın ki onlardan bir bölümü yüz çeviriyor.
49-) Ve in yekün lehümül Hakku ye’tu ileyhi müz’ıniyn;
Eğer gerçek kendi lehlerine ise, sürat ve itaat ile ona gelirler!
50-) Efiy kulubihim meradun emirtabu em yehafune en yehıyfAllâhu aleyhim ve RasûluHU, bel ülaike hümüz zâlimun;
Onlar sağlıklı mı düşünemiyorlar, yoksa şüpheye mi düştüler; yoksa Allâh’ın ve Rasûlünün kendilerine haksızlık etmesinden mi korkarlar? Hayır, onlar zâlimlerin ta kendileridir.
51-) İnnema kâne kavlel mu’miniyne izâ du’û ilAllâhi ve RasûliHİ li yahküme beynehüm en yekulu semı’na ve eta’na* ve ülaike hümül müflihun;´
Aralarında hükmetmesi için Allâh’a ve O’nun Rasûlüne davet edildiklerinde, iman edenlerin sözü ancak: “İşittik ve itaat ettik” demeleridir... İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
52-) Ve men yutı’ıllahe ve RasûleHU ve yahşAllâhe ve yettakhi feülaike hümül faizun;
Kim Allâh’a ve Rasûlüne itaat ederse; Allâh haşyetini yaşarsa; O’ndan korunursa, işte onlar muratlarına erecekler.
53-) Ve aksemu Billâhi cehde eymanihim lein emertehüm leyahrucünn* kul lâ tuksimu* taatün ma’rufetün, innAllâhe Habiyrun Bima ta’melun;
Eğer sen onlara (münafıklara) emredersen: “Mutlaka çıkacaklar” diye en şiddetle Allâh adına yemin ederler... De ki: “Yemin etmeyin! (Sizden istenen) şartların gerektirdiği bir tâattır... Muhakkak ki Allâh yaptıklarınızı Habiyr’dir.”
54-) Kul etıy’ullahe ve etıy’ur Rasûl* fein tevellev feinnema aleyhi ma hummile ve aleyküm ma hummiltüm* ve in tutıy’uhu tehtedu* ve ma alerRasûli illel belağul mubiyn;
De ki: “Allâh’a itaat edin ve Rasûlüne itaat edin!”... Eğer yüz çevirirseniz, Onun üzerine düşen sadece kendisine yükletilendir (tebliğ görevi); size de düşen size yükletilendir (itaat görevi)! Eğer O’na (Rasûle) itaat ederseniz, hidâyet bulursunuz! Rasûle ait olan yalnızca apaçık tebliğdir!
55-) VeadAllâhulleziyne amenû minküm ve amilus salihati leyestahlifennehüm fiyl Ardı kemestahlefelleziyne min kablihim* ve leyümekkinenne lehüm diynehümüllezirteda lehüm ve leyübeddilennehüm min ba’di havfihim emna* ya’buduneniy lâ yüşrikûne Biy şey’a* ve men kefere ba’de zâlike feülaike hümül fasikun;
Allâh, sizden iman eden ve imanın gereğini uygulayanlara vadetti ki: Onlardan öncekileri halife yaptığı gibi, arzda, onları da mutlaka halife yapacak... Kendileri için seçip - razı olduğu dinlerini (imana uygun yaşam tarzlarını) gene onlar için mutlaka yerleştirecek; korkularından sonra onları mutlaka emniyete sokacak... (Böylece) bana kulluk ederler, bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar! Bundan sonra kim hakikat bilgisini inkâr ederse, işte onlar bozuk inançlıların ta kendileridir.
56-) Ve ekıymusSalâte ve atüzZekâte ve etıy’ur Rasûle lealleküm turhamun;
Salâtı ikame edin, zekâtı verin ve Rasûle itaat edin ki rahmete erdirilesiniz.
57-) Lâ tahsebennelleziyne keferu mu’ciziyne fiyl Ard* ve me’vahümün nar* ve le bi’sel masıyr;
Sakın hakikat bilgisini inkâr edenlerin arzda aciz bırakacaklarını (Din’i geçersiz kılacaklarını, sistemi atlayacaklarını) sanma! Onların barınağı Nâr’dır! Ne kötü bir dönüş yeridir!
58-) Ya eyyühelleziyne amenû li yeste’zinkümülleziyne meleket eymanüküm velleziyne lem yeblüğul hulüme minküm selâse merrat* min kabli Salâtil Fecri ve hıyne teda’une siyabeküm minez zahiyreti ve min ba’di Salâtil ışa’* selasü avratin leküm* leyse aleyküm ve lâ aleyhim cünahun ba’dehünn* tavvafune aleyküm ba’duküm alâ ba’d* kezâlike yübeyyinullahu lekümül ayat* vAllâhu Aliymun Hakiym;
Ey iman edenler! Sağ ellerinizin mâlik olduğu kimseler ve sizden buluğa ermemişler, sizden üç defa izin istesinler... Sabah namazından önce, öğlen soyunuk olduğunuz zaman ve yatsı namazından sonra... (Bunlar) sizin için üç soyunuk olduğunuz vakittir... Bunlardan sonra (bu üç vaktin haricinde) sizin ve onların üzerine bir suç yoktur... (Onlar) yanınızda dolaşırlar... İşte böylece Allâh işaretlerini size açıklıyor... Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.
59-) Ve izâ beleğal etfalu minkümül hulüme felyeste’zinu kemeste’zenelleziyne min kablihim* kezâlike yübeyyinullahu leküm âyâtiHİ, vAllâhü Aliymün Hakiym;
Çocuklarınız bulüğa erdiklerinde, öteki büyüklerin izin istedikleri gibi izin istesinler... Allâh işaretlerini böylece açıklıyor... Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.
60-) Vel kavaıdü minen nisaillatiy lâ yercune nikahan feleyse aleyhinne cünahun en yeda’ne siyabehünne ğayre müteberricatin Bi ziynetin, ve en yesta’fifne hayrun lehünn* vAllâhu Semiy’un Aliym;
Nikâhlanması düşünülmeyen kadınların, zinet yerleriyle tahrik amacı gütmedikleri takdirde, dış elbiselerini giymemelerinde kendileri üzerine bir vebal yoktur... İffetli olmaları daha hayırlıdır... Allâh Semi’dir, Aliym’dir.
61-) Leyse alel a’ma harecün ve lâ alel’areci harecun ve lâ alelmeriydı harecun ve lâ alâ enfüsiküm en te’külu min buyutiküm ev buyuti abaiküm ev buyuti ümmehatiküm ev buyuti ıhvaniküm ev buyuti ehavatiküm ev buyuti a’mamiküm ev buyuti ammatiküm ev buyuti ahvaliküm ev buyuti hâlâtiküm ev ma melektüm mefatihahu ev sadıykıküm* leyse aleyküm cünahun en te’külu cemiy’an ev eştata* feizâ dehaltüm buyuten fesellimu alâ enfüsiküm tehıyyeten min indillâhi mübareketen tayyibeten, kezâlike yübeyyinullahu lekümül âyâti lealleküm ta’kılun;
Âmâya, topala, hastaya sakınca yoktur... Siz de kendi evlerinizden yahut babalarınızın evlerinden yahut annelerinizin evlerinden yahut erkek kardeşlerinizin evlerinden yahut kız kardeşlerinizin evlerinden yahut amcalarınızın evlerinden yahut halalarınızın evlerinden yahut dayılarınızın evlerinden yahut teyzelerinizin evlerinden yahut anahtarlarına mâlik olduğunuz (kimselerin evlerinden) yahut dostlarınızın evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur... Toplu hâlde yahut ayrı ayrı yemenizde de sizin üzerinize bir sakınca yoktur... Evlere girdiğinizde, Allâh indînden mübarek, tayyib bir selâmlama ile birbirinize selâm verin... İşte böylece Allâh sizin için işaretlerini açıklıyor ki aklınızı kullanasınız.
62-) İnnemel mu’minunelleziyne amenû Billâhi ve RasûliHİ ve izâ kânu meahu alâ emrin cami’ın lem yezhebu hattâ yeste’zinuh* innelleziyne yeste’zinuneke ülaikelleziyne yu’minune Billâhi ve RasûliHİ, feizeste’zenuke li ba’dı şe’nihim fe’zen limen şi’te minhüm vestağfir lehümullah* innAllâhe Ğafûrun Rahıym;
İman edenler ancak şu kimselerdir ki, Esmâ’sıyla hakikatleri olan Allâh’a ve O’nun Rasûlüne iman ederler... O’nunla beraber bir iş üzere olduklarında, O’ndan izin istemedikçe çekip gitmezler... Muhakkak ki senden izin isteyenler var ya, işte onlar Esmâ’sıyla hakikatleri olan Allâh’a ve O’nun Rasûlü’ne iman edenlerdir... Bazı işleri dolayısıyla senden izin istediklerinde, onlardan dilediğin kimseye izin ver ve onlar için Allâh’tan mağfiret dile... Muhakkak ki Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
63-) Lâ tec’alu dua’erRasûli beyneküm ke du’âi ba’dıküm ba’da* kad ya’lemullâhulleziyne yetesellelune minküm livazâ* fel yahzerilleziyne yuhalifune an emrihi en tusıybehüm fitnetün ev yusıybehüm azâbün eliym;
Rasûlün davetini, aranızda, bazınızın bazınıza çağırması gibi kabul etmeyin. Allâh sizden, birbirinin arkasına gizlenip, gizlice sıvışarak gidenleri bilir... Artık O’nun emrine muhalefet edenler, kendilerine bir belânın isâbet etmesinden yahut acı bir azabın isâbet etmesinden korksunlar!
64-) Ela inne Lillâhi ma fiys Semavati vel Ard* kad ya’lemu ma entüm aleyh* ve yevme yurce’une ileyhi feyünebbiuhüm Bi ma amilu* vAllâhu Bi külli şey’in ‘Aliym;
Dikkat edin! Muhakkak ki semâlarda ve arzda ne var ise Allâh içindir (O’nun Esmâ’sının açığa çıkması içindir)! Sizin ne (hâl) üzere olduğunuzu gerçekten bilir... O’na rücu ettirilecekleri süreçte, onlara yaptıklarının ne olduğunu bildirecektir... Allâh her şeyi (şey’lerin Esmâ’sıyla hakikati olarak) Bilen’dir.