Müddessir Sûresi: 31
AÇIKLAMA:
Müddessir: 31.âyetinin, Müddessir Sûresi’nin diğer bölümlerinden sonra indiği anlaşılmaktadır!
Cehennem melekleri hakkında Müddessir: 30’daki “Onun üzerinde on dokuz (melek) vardır!” âyetinin nüzûlü üzerine, Mekke müşrikleri’nin “melek” tasavvurları, “ondokuz”un asıl işaretini anlamamaları ve cahiliye asabiyeti’nin sonucu savurdukları birtakım haddi aşan alaylı sözler oldu...
Alak Sûresi’nde Ebû Cehl’in “zebâniyye” ile uyarılması, Târık Sûresi’nde “İnsan neden yaratıldığına bir baksın!” ile “Muhammed, cehennem bekçilerinin 19 olduğunu iddia ediyor!.. Ben yalnız başıma onlardan on’una yeterim, kalan dokuz’unun da siz” diyen müşrikin, insan’ın yaratılışını (yaratanı’nı) düşünmeye davet olunması ve Müddessir Sûresi’nde ehl-i kitap destekli diğerlerinin benzer yaklaşımları –ki, bu âyette imana ve hakikat bilgisine yönlendiriliyorlar- bir ortam oluşturmuştu...
İşte âyet tüm bunlara açıklık getirme ve soranlara da cevap mahiyetinde nâzil olmuş olabilir!..
İlginçtir ki, Kurân’da geçen tüm “Ût’ül Kitâb= Kitap/bilgi verilenler” tanımı, Mekkî sûrelerde sadece/ilk defa bu âyette geçer; diğerlerinin tamamı Medenî sûrelerde geçer!..
“Ehl’ül Kitâb= Kitap/ilim ehli” tanımı da Mekkî sûrelerde sadece/ilk defa Ankebût Sûresi’nde geçer; diğerlerinin tamamı Medenî sûrelerde geçer!..
Bu da bu tanımların –o gün- bilhassa yahudi ve hristiyanlarla (yani Rasûl ve kitâp verilmişlerle) ilgili olduğunu gösterir!..
Nitekim “Ût’ül Kitâb= Kitap/bilgi verilenler” terkibi şeklinde olmadan “Âteyna...el Kitâb= Kitap verdik” şeklindeki gibi âyetler, bunu gösterir!..
31-) Ve ma ce’alna ashabennari illâ melaiketen, ve ma ce’alna ‘ıddetehüm illâ fitneten lilleziyne keferu liyestekınelleziyne ûtülKitabe ve yezdâdelleziyne amenû iymanen ve lâ yertabelleziyne ûtülKitabe velmu’minûne, ve liyekulelleziyne fiy kulûbihim meredun velkafirune mazâ eradAllâhu Bihazâ mesela* kezâlike yudillullahu men yeşa’u ve yehdiy men yeşa’* ve ma ya’lemu cunûde Rabbike illâ HU* ve ma hiye illâ zikra lilbeşer;
Nâr (ateş, tabiat cehennemi; enterik) Ashabı’nı ancak (on dokuz) melâike (66.Tahriym: 6) kıldık (ins ve cin türü değil)... Onların sayısını da (sanki on dokuz sayısı önemliymiş gibi) kâfir (hakikati inkâr) olanlar için ancak bir fitne (sınav objesi) kıldık… Kendilerine kitap (Bilgi) verilenler yakînen bilsin (mecazların neye işaret ettiğini de görerek Hz. Rasûlullâh’ın vahyini tasdik etsinler) ve (Rasûlullâh’ın nübüvvet ve risâletine) iman edenler de iman (ilmî yakîn) bakımından imanları artsın; (böylece sağlam bilgiye ulaşan)kendilerine kitap (bilgi) verilmiş olanlar ve (tahkiki imana ulaşan) müminler de kuşkuya düşmesinler diye!.. Kalplerinde hastalık (şek - şüphe) bulunanlar (sağlıklı düşünme yetisi olmayanlar) ve kâfirler (perdeliler; hakikati ve hakikat bilgisini inkâr edenler) de: “Mesel (ibretlik misâl; temsil) itibarıyla Allâh bununla neyi murat etti?” desinler diye... İşte böylece Allâh, dilediğini saptırır ve dilediğini hidâyet eder. Rabbinin ordularını sadece “HÛ” bilir! Bu (Sakar ve bu işaretler) beşer için ancak bir zikra (hatırlatma)dır.