Me’aric Sûresi: 1-44
AÇIKLAMA:
Me’aric Sûresi, kaynak tertiplerde Hakka-Nebe’ Sûreleri arasına yerleştirilmiştir!..
“Me’aric” İSMİ’ni, Kurân’da bir defa bu sûre’nin 3.âyetinde geçen (“Allâh” İSMİ’nin sıfatı) “Zül’Me’âric= mi’râclar sahibi”nden alır!..
Bir önceki Hakka Sûresi’nde vurgulanan Kurân’ın hatırlattığı, ölümle (dünya perdesi’nin kalkmasıyla) açılan hakikat ve ölüm ötesi süreçlerin ve bu realiteye muhatap insanların Nebi Rasûlleri dikkate almayan kavimlerinin helâkinin ibretlerinin sahnelenmesi vb önemli hususların yeni bir anlatımla dillenmesinden sonra Me’âric Sûresi’nin inzâli!..
Esbâb-ı Nüzûl olarak Me’aric Sûresi’nin âyetleri hakkında ciddi bir rivayete rastlamadık!.. Birkaç âyeti hakkında isnâdı zayıf rivayet vardır!.. Bu rivayetler, sûre’nin nâzil olduğu dönem ve şartlar hakkında bir bilgi olarak belki faydalı olabilir!..
“O hakikat bilgisini inkâr edenlere ne oluyor ki sana şaşkın düşkün geliyorlar? Sağdan ve soldan bölük bölük! Onlardan her bir kişi, nimet cennetine dâhil olunacağını mı umuyor? Hayır, asla! Muhakkak ki biz onları bildikleri şeyden (spermden) yarattık!” (Me’aric: 36-39) âyetlerinin nüzûl sebebi için rivayet şöyledir:
“Müşrikler, Hz. Rasûlullâh (a.s)’ın etrafına iman etmişlerle beraber toplanıyor, O'nu (Kur’ân) dinliyor, fakat faydalanmıyorlardı!.. Bilakis O'nu yalanlıyor ve alay edip şöyle diyorlardı: ‘Eğer şunlar Cennet'e girecekse, biz onlardan evvel oraya gireriz; ve orada onlara verilenden fazlası bizim olur’” demeleri üzerine bu âyetler nâzil olmuş...
“B”İsmillâhir Rahmânir Rahıym
1-) Seele sâilun Bi’azâbin vakı’;
Sorgulayan, gerçekleşecek azabını sordu!
2-) Lilkâfiriyne leyse lehû dafi’;
Hakikat bilgisini inkâr edenler içindir (azap olan ölüm)! Onu savacak yoktur.
3-) MinAllâhi Ziylme’aric;
Zül Mearic (pek çok urûc edeni olan) Allâh’tandır!
4-) Ta’rucül Melaiketu verRuhu ileyhi fiy yevmin kâne mikdaruhû hamsiyne elfe senetin;
Melekler ve ruh, miktarı (size) elli bin sene gibi olan bir süreç içinde urûc ederler (hakikatlerindeki Allâh’a ermek için yöneliş süreci)O’na.
5-) Fasbir sabren cemiyla;
O hâlde güzel bir sabır ile sabret.
6-) İnnehüm yeravnehu be’ıyda;
Muhakkak ki onlar onu (azap günü olan ölümü) uzak görüyorlar!
7-) Ve nerahu kariyba;
Biz ise onu yakın görüyoruz!
8-) Yevme tekûnüsSema’u kelmühl;
O gün semâ, erimiş maden gibi olur.
9-) Ve tekûnulcibalu kel’ıhn;
Dağlar renkli yün gibi olur.
10-) Ve lâ yes’elu hamiymun hamiyma;
Dostların birbirini arayacak hâli kalmaz!
11-) Yubassarûnehüm* yeveddülmücrimu lev yeftediy min ‘azâbiyevmeizin Bibeniyh;
Birbirlerine gösterilirken insanlar... Suçlular, o sürecin azabından kendini kurtarmak için oğullarını fidye olarak (ateşe) vermeyi düşünür...
12-) Ve sahıbetihi ve ahıyh;
Karısını, kardeşini;
13-) Ve fasıyletihilletiy tü’viyh;
Aralarında yaşadığı tüm yakınlarını;
14-) Ve men fiyl’Ardı cemiy’an sümme yünciyh;
Yeryüzünde yaşamış olanların tümünü (fidye verse) de kendini kurtarsa!
15-) Kellâ* inneha Lezâ;
Hayır, asla! Muhakkak ki o Leza’dır (dumansız alev).
16-) Nezza’aten lişşeva;
Derilerini kavurup soyan!
17-) Ted’u men edbere ve tevella;
(O Leza) çağırır (hakikatine davet olunduğunda) arkasını dönüp, yüz çevirip gideni!
18-) Ve ceme’a feev’a;
Toplayıp da servet yığanı!
19-) İnnel’İnsane hulika helû’a;
Muhakkak ki insanın yaratılışında hırs ve doyumsuzluk mevcuttur!
20-) İzâ messehüşşerru cezû’a;
Ona hoşlanmadığı şeyle karşılaştığında feryat edip bağırandır (tahammülsüz)!
21-) Ve izâ messehülhayru menû’a;
Ona hayır ulaştığında ise pinti, bencildir!
22-) İllelmusalliyn;
Sadece musallîn (bilfiil salât yaşayanlar) müstesna!
23-) Elleziyne hüm ‘alâ Salâtihim dâimun;
Onlar ki sürekli salâttadırlar (sürekli Allâh’a yönelişlerini muhafaza ederler)!
24-) Velleziyne fiy emvalihim hakkun ma’lum;
Onlar ki, onların mallarında bilinen bir hak vardır;
25-) Lissâili velmahrum;
Yardım talep eden ve mahrum için.
26-) Velleziyne yusaddikune Biyevmiddiyn;
Onlar ki, din (ceza - yapılanların sonucunun yaşanacağı) süreçlerini tasdik ederler!
27-) Velleziyne hüm min ‘azâbi Rabbihim müşfikun;
Onlar ki, Rablerinin azabından endişe duyanlardır.
28-) İnne ‘azâbe Rabbihim ğayru me’mun;
Muhakkak ki Rablerinin azabına karşı güvenceleri yoktur!
29-) Velleziyne hüm lifurûcihim hafizun;
Onlar ki, cinsel organlarını aşırılıktan korurlar.
30-) İlla ‘alâ ezvacihim ev mameleket eymanuhüm feinnehüm ğayru melumiyn;
Eşleri veyahut tasarrufları altındakiler müstesna! Çünkü onlar (bundan dolayı) kınanmazlar!
31-) Femenibteğa verae zâlike feülaike hümül ‘adun;
Artık kim bundan ötesini isterse, işte onlar sınırı aşanların ta kendileridirler!
32-) Velleziyne hüm liemanatihim ve ‘ahdihim ra’un;
Onlar ki (insanın yüklendiği) emanetlerine ve (Allâh’a) ahdlerine riayet edicilerdir!
33-) Vellezine hüm Bişehadatihimkaimun;
Onlar ki, şehâdetlerinde kaîmlerdir (“ŞehidAllâhu ennehu...”Âl-u İmran: 18. âyetine atıf. A.H.)!
34-) Velleziyne hüm ‘alâ Salâtihim yuhafizun;
Onlar ki salâtlarını muhafaza ederler (Allâh’a yöneliş hâllerini sürekli korurlar).
35-) Ülaike fiy cennatin mükremun;
İşte bunlar cennetlerde ikram olunanlardır.
36-) Femalilleziyne keferu kıbeleke muhtı’ıyn;
O hakikat bilgisini inkâr edenlere ne oluyor ki sana şaşkın düşkün geliyorlar?
37-) ‘Anilyemiyni ve ‘anişşimali ‘ıziyn;
Sağdan ve soldan bölük bölük!
38-) Eyatme’u küllümriin minhüm enyüdhale cennete na’ıym;
Onlardan her bir kişi, nimet cennetine dâhil olunacağını mı umuyor?
39-) Kellâ* inna halaknâhüm mimma ya’lemun;
Hayır, asla! Muhakkak ki biz onları bildikleri şeyden (spermden) yarattık!
40-) Felâ uksimu BiRabbilmeşarikıvelmeğaribi inna liKadirun;
Doğuların ve batıların Rabbi olarak kasem ederim ki, gerçekten biz her şeye gücü yetenleriz!
41-) Alâ en nübeddile hayren minhüm ve ma nahnu Bimesbukıyn;
Onların yerine onlardan daha hayırlısını getirmeye... Biz önüne geçilmeyen gücüz!
42-) Fezerhüm yehûdu ve yel’abu hattâ yülaku yevmehümülleziy yû’adun;
Bırak onları, vadolundukları süreçlerine kavuşuncaya kadar (dünyalarına) dalsınlar ve oynasınlar!
43-) Yevme yahrucune minel’ecdasi sira’an keennehüm ila nusubin yûfidûn;
O gün kabirleri olan bedenlerden hızla fırlarlar! Sanki onlar dikilmiş putlara hızlıca koşuyorlar.
44-) Haşi’aten ebsaruhüm terhekuhüm zilletun, zâlikelyevmülleziy kânu yû’adun;
Gözleri dehşetten önlerine eğik, kendilerini de bir zillet kaplamış oldukları hâlde... İşte bu, vadolundukları o süreçtir!