Zuhruf Sûresi: 1-89

AÇIKLAMA:

 

Zuhruf Sûresi, kaynak tertiplerde “Havâmiym (Hâ-Miym’ler)”in dördüncü sûresi olarak, Şûrâ Sûresi’nden sonraya yerleştirilmiştir!..

“Zuhruf (zînet, altın; altın’dan süs eşyası)” İSMİ (35.âyet?), “Havâmiym (Hâ-Miym’ler), Dîbâc’ul Kurân’dır!” hadîsindeki tanıma da gayet uygundur!..

Kurân’da üç defa geçen “Ümmül Kitâb” teriminin ilki, bu sûre’de (4.âyette) geçer!..

Esbâb-ı Nüzûl olarak Zuhruf Sûresi’nin bazı âyatleri ile ilgili rivayetler vardır!..

Bunlardan ikisi şunlardır:

31-32.âyetler ile ilgili rivayet:

Önceleri “Beşer’den Rasûl olmaz” diye inat ve inkâr eden Arap müşrikleri, bu iddialarının geçersiziliğini gelişmelerle görünce bu sefer “Şayet bir beşer Rasûl olacaksa Muhammed’den başkası bu risâlete daha layıktır” diyerek Hz. Rasûlullâh (a.s)’a vahiy ve nübüvveti layık görmeyip “Mekke veya Tâif’in ileri gelenlerinden birine; ya kendisine ‘Kureyş’in Reyhânesi’ dedikleri Velîd B. Muğîre’ye ya da Tâif’in azîm adamı Ebû Mes’ûd esSakafî’ye Kur’ân nâzil olmalıydı!” vb hezeyanlar dillendirmeleri üzerine bu âyetler grubu inzâl oldu!..

Müşrik önderlerin bu sözleri, artık Kurân’ın (Hz. Rasûlullâh’ın vahyi’nin) üstünlüğünü ve hakimiyetini kabullendiklerini gösterir!.. Nitekim 4.âyette “Aliyy, Hakiym” ismleri ile nitelenen Kurân’dır!..

57-58.âyateler ile ilgili iki rivayet:

Birinci rivayetKureyş’in “Muhammed, nasârâ’nın mesîh’i ilâh edinip tapındıkları gibi bizim de kendisini ilâh edinip tapınmamızdan başka bir şey dilemiyor” demeleri üzerine bu âyetler nâzil oldu!..

İkinci rivayetRasûlullâh (s.a.v.), Kureyş'e şöyle dedi:

Allâh'ın dûnundan ibadet/kulluk edilen (tapınılan) hiçbir şeyde hayır yoktur!

Bunun üzerine onlar da dediler ki: “Allâh’ın dûnundan tapınılan olduğu hâlde, sen, İsa’nın bir Nebi ve sâlih bir kul olduğunu sanıyor/iddia ediyor değil misin?.. Eğer senin dediğin doğruysa demek ki İsa da bizim ilâhlarımız gibiymiş” dediler ve (güya tartışmada üstün geldiklerini düşünüp sevinç çığlıkları attılar da) bunun üzerine Allâh Teâlâ bu âyet grubunu inzâl etti!”

Nitekim bu âyetlerde de bahsedildiği gibi “cedel” hakkında Rasûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Bir halk, üzerinde bulunduğu hidâyetten sonra dalâlete düştü ise bu, ancak onlara CEDEL (tartışma) verilmesi sebebiyle olmuştur!

 

“B”İsmillâhir Rahmânir Rahıym

1-) Haa, Miiiym;

Ha, Miim.

2-) Vel Kitabil mubiyn;

O hakikati apaçık açıklayan BİLGİye yemin olsun...

3-) İnna ce’alnaHU Kur’ânen ‘Arabiyyen lealleküm ta’kılun;

Kesinlikle biz Onu Arapça bir Kur’ân olarak meydana getirdik, tâ ki (anlayıp) aklınızı kullanarak (değerlendiresiniz)!

4-) Ve inneHU fiy Ümmil Kitabi ledeyNA le ‘Aliyyün Hakiym;

Muhakkak ki O, katımızda, Ana BİLGİde (İlmullâh), Alîy’dir, Hakiym’dir.

5-) Efenadribü ankümüz Zikre safhan en küntüm kavmen müsrifiyn;

Siz (hakikatinizdeki kuvveleri) israf eden bir topluluksunuz diye, sizi uyarmaktan vaz mı geçelim?

6-) Ve kem erselna min Nebiyyin fiyl evveliyn;

Öncekiler içinde de nice Nebiler irsâl ettik.

7-) Ve ma ye’tiyhim min Nebiyyin illâ kânu Bihi yestehziun;

Onlara bir Nebi geldiğinde, mutlaka onun getirdikleriyle alay ederlerdi.

8-) Feehlekna eşedde minhüm batşen ve meda meselül evveliyn;

Bu yüzden onlardan daha güçlü olan niceleri helâk ettik... Öncekiler ibret dolu hikâyeleriyle mazi oldu!

9-) Ve lein seeltehüm men halekas Semâvati vel Arda le yekulünne halekahünnel ‘Aziyzül ‘Aliym;

Yemin olsun ki eğer onlara: “Semâları ve arzı kim yarattı?” diye sorsan, elbette: “Onları, Aziyz ve Aliym olan yarattı” diyecekler.

10-) Elleziy ce’ale lekümül Arda mehden ve ce’ale leküm fiyha sübülen lealleküm tehtedun;

O ki, arzı (bedeni) sizin için (içinde gelişeceğiniz) beşik kıldı ve hakikate eresiniz diye onda sizin için (düşünce akımları - meşreblere göre) yollar oluşturdu.

11-) Velleziy nezzele mines Semâi maen Bi kader* feenşerna Bihi beldeten meyta* kezâlike tuhrecun;

O ki, semâdan ölçülü olarak bir su (ilim) indirdi... Onunla ölü bir beldeyi (bilinci) dirilttik! Böylece (kabirlerden - bedenlerden)çıkarılırsınız.

12-) Velleziy halekal ezvace külleha ve ce’ale leküm minel fülki vel en’ami ma terkebun;

O ki, bütün çiftleri (gen çift sarmalını) yarattı ve sizin için gemilerden (bilinçler) ve en’amdan (biyolojik beden) bindiğiniz şeyleri oluşturdu.

13-) Li testevu alâ zuhurihi sümme tezküru nı’mete Rabbiküm izesteveytüm aleyhi ve tekulu subhânelleziy sahhare lenâ hâzâ ve mâ künnâ lehû mukriniyn;

Ki, sırtlarına kurulasınız, sonra onun üzerine yerleştiğinizde Rabbinizin nimetini zikredesiniz ve: “Bunu bize kullandıran Subhandır! (Yoksa) biz bunu değerlendiremezdik” diyesiniz.

14-) Ve innâ ilâ Rabbinâ le münkalibûn;

“Doğrusu biz (sürekli dönüşerek) Rabbimize ereceğiz!”

15-) Ve ce’alu leHU min ıbadiHİ cüz’a* innel İnsane lekefurun mubiyn;

O’na, O’nun kullarından bir cüz kıldılar (Ahad üs Samed oluşunu inkâr ile onu cüzlerden oluşmuş kabul ederek çocuğu olduğunu ileri sürdüler)... Muhakkak ki insan apaçık bir nankördür!

16-) Emittehaze mimma yahlüku benatin ve asfâküm Bil beniyn;

Yoksa yarattıklarından kızlar edindi de erkek çocukları size mi bıraktı?

17-) Ve izâ büşşira ehadühüm Bima darebe lirRahmâni meselen zalle vechuhu müsvedden ve hüve kezıym;

Onlardan biri Rahmân’a nispet ettiği kızlar ile müjdelendiğinde, dertlenip yüzü simsiyah kesilir!

18-) Evemen yüneşşeü fiyl hılyeti ve huve fiyl hısami ğayru mubiyn;

Yoksa süs içinde yetiştirilen ve tartışmada beyan gücü olmayan diye değerlendirdiğinizi (kız çocukları) mi (Allâh’a yakıştırıyorsunuz)!

19-) Ve ce’alül Melaiketelleziyne hüm ‘ıbadur Rahmâni inasâ* eşehidu halkahüm* setüktebü şehadetühüm ve yüs’elun;

Onlar Rahmân’ın kulları olan melekleri dişiler olarak tanımladılar! Onların yaratılışına şahit miydiler? Onların (bu) şahitlikleri yazıldı; sorgulanacaklar!

20-) Ve kalu lev şaerRahmânu ma ‘abednahüm* ma lehüm Bi zâlike min ılm* in hüm illâ yahrusun;

Dediler ki: “Eğer Rahmân dileseydi onlara kulluk yapmazdık”... Bununla ilgili onların bir ilmi (delilleri, yakînleri) yoktur... Onlar ancak tahmin üzere konuşup saçmalıyorlar.

21-) Em ateynahüm Kitaben min kablihi fehüm Bihi müstemsikûn;

Yoksa bundan önce onlara bir Bilgi (kitap) verdik de onlar Ona sarılarak mı bu iddiadalar?

22-) Bel kalu inna vecedna abaena alâ ümmetin ve inna alâ asârihim mühtedun;

Bilakis, dediler ki: “Biz atalarımızı bu din anlayışında bulduk; biz onların eserleri (şartlandırmaları - genleri) doğrultusunda doğru yolu bulanlarız.”

23-) Ve kezâlike ma erselna min kablike fiy karyetin min neziyrin illâ kale mütrefuha, inna vecedna abaena alâ ümmetin ve inna alâ asârihim muktedun;

İşte böyle... Senden önce hangi topluma bir uyarıcı irsâl ettiysek, oranın zengin ileri gelenleri şöyle dediler: “Biz atalarımızı bu din anlayışı üzere bulduk ve biz onların eserlerine (şartlanmaları, genleri) uyanlarız.”

24-) Kale evelev ci’tüküm Bi ehda mimma vecedtüm aleyhi abaeküm* kalu inna Bima ürsiltüm Bihi kâfirun;

(Hz. Rasûlullâh) dedi ki: “Eğer size, atalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğruyu getirmişsem de mi?” Dediler ki: “İrsâl olunduğun bilgiyi reddederiz!”

25-) Fentekamna minhum fenzur keyfe kâne akıbetül mükezzibiyn;

Bunun üzerine onlardan intikam aldık... Yalanlayanların sonu nasıl oldu bir bak!

26-) Ve iz kale İbrahiymü liebiyhi ve kavmihi inneniy beraün mimma ta’budun;

Hani İbrahim babasına ve kavmine dedi ki: “Muhakkak ki ben tapındıklarınızdan berîyim...”

27-) İllelleziy fetareniy feinneHU seyehdiyn;

“Beni (fıtratımla - varoluş programımla) yaratan müstesna! Kesinlikle, beni hakikate erdirecek O’dur!”

28-) Ve ce’aleha kelimeten bakıyeten fiy akıbihi leallehüm yerci’un;

Bu sözünü kendinden sonra gelecekler için kalıcı bir fikir olarak oluşturdu, belki o gerçeğe dönerler diye.

29-) Bel metta’tü haülai ve abaehüm hatta caehümül Hakku ve Rasûlün mubiyn;

Bunları ve onların atalarını, kendilerine Hak ve apaçık bir Rasûl gelinceye kadar dünyadan yararlandırdım.

30-) Ve lemma caehümül Hakku kalu hazâ sıhrun ve inna Bihi kâfirun;

Hak onlara geldiğindeyse dediler: “Bu bir büyüdür... Biz Onu kabul etmeyiz!”

31-) Ve kalu levla nüzzile hazel Kur’ânu alâ racülin minel karyeteyni ‘azıym;

Dediler ki: “Bu Kur’ân şu iki şehrin büyük adamlarından birine niye indirilmedi?”

32-) Ehüm yaksimune rahmete Rabbik* nahnu kasemna beynehüm me’ıyşetehüm fiyl hayatid dünya ve refa’na ba’dahüm fevka ba’dın derecatin li yettehıze ba’duhüm ba’dan suhriyya* ve rahmetü Rabbike hayrun mimma yecme’un;

Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Dünya hayatında onların geçimlerini aralarında biz taksim ettik... Kimilerini kimilerinden (zenginlik ve etiket olarak) daha yüksek kıldık ki, bazısı bazısına boyun eğdirsin... Rabbinin rahmeti, onların toplayıp biriktirdikleri şeylerden (zenginlikten) daha hayırlıdır.

33-) Ve levla en yekûnen nasu ümmeten vahıdeten lece’alna limen yekfüru BirRahmâni li buyutihim sükufen min fiddatin ve me’arice aleyha yazherun;

Eğer insanların (zenginlikleri) tek bir anlayış toplumu hâline gelmeleri sonucunu getirmeseydi (zenginlik dışa dönük yaşamı getireceği için kişiyi içe dönük zenginlikten engeller), elbette Rahmân’ın hakikatleri olduğu gerçeğini inkâr edenlerin evlerini gümüşten tavanlar ve çıkacakları gümüşten merdivenlerle donatırdık...

34-) Ve libuyutihim ebvaben ve süruren aleyha yettekiun;

Evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerlerinde yaslanacakları koltuklar...

35-) Ve zuhrufa* ve in küllü zâlike lemma meta’ul hayatid dünya* vel ahıretü ‘ınde Rabbike lil müttekıyn;

Altından süs eşyaları! İşte bunların hepsi dünya hayatının geçici zevklerinden başka bir şey değildir! Sonsuz gelecek yaşam ise Rabbinin indînde korunanlar içindir.

36-) Ve men ya’şü an zikrir Rahmâni nukayyıd lehu şeytanen fehuve lehu kariyn;

Kim (dünyevî - dışa dönük şeylerle) Rahmân’ın zikrinden (Allâh Esmâ’sının kendi hakikati olduğunu hatırlayarak bunun gereğini yaşamaktan) âmâ (kör) olursa, ona bir şeytan (vehim, kendini yalnızca beden kabulü ve beden zevkleri için yaşama fikri) takdir ederiz; bu (kabulleniş), onun (yeni) kişiliği olur!

37-) Ve innehüm leyesuddunehüm ‘anissebiyli ve yahsebune ennehüm mühtedun;

Muhakkak ki bunlar onları (hakikate erme) yolundan alıkoyarlar da, onlar hâlâ kendilerinin doğru yolda olduklarını zannederler!

38-) Hattâ izâ caena kale ya leyte beyniy ve beyneke bu’del meşrikayni fe bi’sel kariyn;

Nihayet bize geldiğinde: “Keşke benimle senin aranda iki doğunun uzaklığı (ulaşılmaz mesafe) olsaydı... Ne kötü bir arkadaşmışsın!” dedi.

39-) Ve len yenfe’akümül yevme iz zalemtüm enneküm fiyl azâbi müşterikûn;

Bu süreçte (pişmanlık, mazeret; telâfi arzusu) size asla fayda vermeyecektir! Çünkü zulmettiniz! Siz azapta ortaksınız (bilinç ve ruh beden)!

40-) Efeente tüsmi’us summe ev tehdil ‘umye ve men kâne fiy dalâlin mubiyn;

O sağırlara sen mi işittireceksin? Yahut o âmâları ve apaçık sapma içinde olanları sen mi hidâyet edeceksin?

41-) Feimma nezhebenne Bike feinna minhüm müntekımun;

Eğer seni (dünyadan) götürsek dahi, doğrusu biz onlardan intikam alıcılarız.

42-) Ev nüriyennekelleziy ve’adnahüm feinna aleyhim muktedirun;

Yahut da onlara vadettiğimizi sana gösteririz... Biz onlar üzerinde istediğimizi yapma gücüne sahibiz!

43-) Festemsik Billeziy ûhıye ileyk* inneke alâ sıratın müstekıym;

Sana vahyolunana sıkı sarıl! Muhakkak ki sen doğru yol üstündesin!

44-) Ve innehu lezikrun leke ve likavmik* ve sevfe tüs’elun;

Muhakkak ki O, sen ve toplumun için bir zikirdir (hatırlatma)! Yakında sorumluluğunuzdan sorgulanacaksınız!

45-) Ves’el men erselna min kablike min Rusulina ece’alna min dunirRahmâni aliheten yu’bedun;

Rasûllerimizden, senden önce irsâl ettiklerimize sor (onlara verilen bilgiyi incele)! Rahmân’dan gayrı, kulluk yapılası tanrılar mı oluşturmuşuz?

46-) Ve lekad erselna Musa Bi âyâtiNA ila fir’avne ve meleihi fekale inniy Rasûlü Rabbil alemiyn;

Andolsun ki Musa’yı işaretlerimizle Firavun ve onun ileri gelenlerine irsâl ettik de (Musa) dedi: “Ben Rabb-ül âlemîn’in Rasûlüyüm.”

47-) Felemma caehüm Bi âyâtiNA izâhüm minha yadhakûn;

Onlara işaretlerimizle geldiğinde, onlar hemen bunlara güldüler!

48-) Ve ma nuriyhim min ayetin illâ hiye ekberu min uhtiha* ve ehaznâhüm Bil azâbi leallehüm yerci’un;

Onlara gösterdiğimiz her bir mucize, öncekinden daha büyüktü... Belki bize dönerler diye onları azapla da yakaladık.

49-) Ve kalu ya eyyühes sahır ud’u lena Rabbeke Bima ahide ‘ındeke innena le mühtedun;

Dediler ki: “Ey büyücü! Senin anlaşman dolayısıyla bizim için Rabbine dua et! Biz doğru yolda olalım!”

50-) Felemma keşefna anhümül azâbe izâhüm yenküsûn;

Kendilerinden azabı kaldırdığımızda, onlar hemen sözlerini bozdular!

51-) Ve nada fir’avnu fiy kamihi kale ya kavmi eleyse liy mülkü mısra ve hazihil enharu tecriy min tahtiy* efela tubsırun;

Firavun, halkı içinde nida edip dedi ki: “Ey halkım! Mısır’ın varlığı ve altımdan akan şu nehirler benim değil mi? Hâlâ görmüyor musunuz?”

52-) Em ene hayrun min hazelleziy huve mehiynün ve lâ yekâdü yübiyn;

“Yoksa şu basit ve ne demek istediğini açıklayamayandan daha hayırlı değil miyim?”

53-) Felevla ulkıye aleyhi esviretün min zehebin ev cae meahül Melaiketü mukteriniyn;

(Eğer Musa dediği gibiyse) Onun üzerine altından bilezikler gönderilmesi yahut onunla beraber yakını olarak melekler gelmesi gerekmez miydi?”

54-) Festehaffe kavmehu feeta’ûh* innehüm kânu kavmen fasikıyn;

(Firavun) halkını aşağıladı... Onlar da ona itaat ettiler... Muhakkak ki onlar inancı bozulmuş bir toplumdu!

55-) Felemma asefunentekamna minhüm feağraknâhüm ecme’ıyn;

Ne zaman ki bizi öfkelendirdiler, yaptıklarının sonucunu yaşattık; onları toptan suda boğduk.

56-) Fece’alnahüm selefen ve meselen lil ahıriyn;

Onları sonradan gelenlere bir geçmiş ve bir ibretlik örnek kıldık!

57-) Ve lemma duribebnü Meryeme meselen izâ kavmüke minhü yesıddun;

Meryemoğlu bir ibretlik örnek olarak ortaya konulduğunda, toplumun hemen ondan yüz çevirdiler...

58-) Ve kalu ealihetüna hayrun em hu* ma darebuhü leke illâ cedela* belhüm kavmün hasımun;

Dediler ki: “Bizim tanrılarımız mı hayırlı yoksa O mu?”... Bunu sadece seninle çekişmek için ileri sürdüler! İşte onlar çekişmeyi seven bir toplumdur!

59-) İn huve illâ ‘abdün en’amna aleyhi ve ce’alnahü meselen libeniy israiyl;

O ancak kendisine in’amda bulunduğumuz ve kendisini İsrailoğullarına bir ders alınası örnek kıldığımız bir kuldur.

60-) Velev neşau lece’alnâ minküm Melaiketen fiyl Ardı yahlufûn;

Eğer dileseydik, sizden melekler oluştururduk, arzda halife olacak (ama melekiyeti bünyesinde barındıran beşer olarak meydana getirdik sizi)!

61-) Ve innehu le ‘ılmün lissaati fela temterunne Biha vettebi’un* hazâ sıratun müstekıym;

Muhakkak ki O, o Saat için bir ilimdir... Ondan şüphe etmeyin ve bana tâbi olun! Bu, işin doğrusudur!

62-) Ve lâ yesuddennekümüş şeytan* innehu leküm ‘adüvvun mubiyn;

Şeytan sizi engellemesin! Kesinlikle o sizin için apaçık bir düşmandır!

63-) Ve lemma cae ‘Iysa Bil beyyinati kale kad ci’tüküm Bil hikmeti ve li übeyyine leküm ba’dalleziy tahtelifune fiyh* fettekullâhe ve etıy’un;

İsa apaçık deliller olarak açığa çıktığında dedi ki: “Gerçekten size hikmeti (sistem ve düzenin gerçeklerini) getirdim ve hakkında ayrılığa düştüklerinizin bir kısmını size açıklayayım diye (geldim)... O hâlde Allâh’tan (yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için)korunun ve bana itaat edin.”

64-) İnnAllâhe HUve Rabbiy ve Rabbüküm fa’buduh* hazâ sıratun müstekıym;

“Kesinlikle Allâh, “HÛ”; benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir! Öyle ise O’na kulluk edin! Bu, yolun doğrusudur!”

65-) Fahtelefel ahzâbü min beynihim* feveylün lilleziyne zalemu min azâbi yevmin eliym;

Anlayışta ayrılığa düşenler kendi aralarında zıtlaştılar! Feci bir sürecin azabından dolayı yazıklar olsun o (nefslerine) zulmedenlere!

66-) Hel yenzurune illes saate en te’tiyehüm bağteten ve hüm lâ yeş’urun;

Onlar farkında olmadıkları hâlde iken, o saatin (ölümün - kıyametin) ansızın kendilerine gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar!

67-) El ehıllau yevmeizin ba’duhüm li ba’dın adüvvün illel müttekıyn;

O süreçte dostlar (dünyalık zevk arkadaşları), bazısı bazısına düşmandır! Sadece korunanlar müstesna!

68-) Ya ‘ıbadi lâ havfün aleykümül yevme ve lâ entüm tahzenun;

“Ey kullarım... Bu süreçte size bir korku yoktur... Mahzun da olmazsınız!”

69-) Elleziyne amenû Bi âyâtiNA ve kânu müslimiyn;

Onlar ki varlıklarındaki işaretlerimize iman ettiler ve teslimi kabul edenlerden oldular...

70-) Udhulül cennete entüm ve ezvacüküm tuhberun;

Siz ve eşleriniz (bilinç ve ruhanî bedenleriniz) neşe ve keyifle cennete dâhil olun!

71-) Yutafü aleyhim Bi sıhafin min zehebin ve ekvab* ve fiyha ma teştehiyhil enfüsü ve telezzül a’yün* ve entüm fiyha halidun;

Altından tabaklar ve testiler döndürülür üstlerinde... Onda nefslerin (bilinç boyutunun yaşamayı arzuladığı) iştah duyduğu ve gözlerin (basîretin zevkle seyretmek istediği kuvveler) keyif aldığı şeyler vardır! Sizler onda ebedî yaşarsınız!

72-) Ve tilkel cennetülletiy uristümuha Bima küntüm ta’melun;

İşte yaptıklarınızın sonucu olarak kendisine mirasçı kılındığınız cennet budur!

73-) Leküm fiyha fakihetün kesiyretün minha te’külun;

Sizin için orada pek çok meyve (marifet türü) vardır... Onlardan yersiniz.

74-) İnnel mücrimiyne fiy azâbi cehenneme halidun;

Muhakkak ki suçlular (şirk ehli) cehennem azabı içinde ebedî kalıcılardır.

75-) Lâ yüfetteru anhüm vehüm fiyhi müblisun;

Onlardan (azap) hafifletilmez! Onlar onun içinde gelecekten umutsuzdurlar!

76-) Ve ma zalemnahüm ve lâkin kânu hümüz zâlimiyn;

Biz onlara zulmetmedik... Ne var ki onlar nefslerine zulmedenlerdendi!

77-) Ve nadev ya Malikü li yakdı aleyna Rabbük* kale inneküm makisûn;

“Ey (cehennem’in bekçisi) Mâlik! Rabbin aleyhimize hüküm versin (vefat ettirsin)!” diye nida ettiler... (Mâlik) dedi ki: “Muhakkak ki siz (burada, böyle) yaşayacaklarsınız!”

78-) Lekad ci’naküm Bil Hakkı ve lâkinne eksereküm lil Hakkı karihun;

Andolsun ki size Hak olarak geldik! Ne var ki sizin çoğunluğunuz Hak’tan nefret ediyordunuz!

79-) Em ebremu emren feinna mubrimun;

Yoksa Hakk’ın ne olduğuna onlar mı hüküm verecekler! Neyin Hak olduğunu biz belirleriz!

80-) Em yahsebune enna lâ nesme’u sirrahüm ve necvahüm* bela ve RusülüNA ledeyhim yektübun;

Yoksa onların gizlediklerini ve fısıltılarını işitmediğimizi mi sanırlar? Evet (işitiyoruz)! Yanlarındaki Rasûllerimiz de yazmaktadırlar.

81-) Kul in kâne lirRahmâni veledün, feena evvelül ‘abidiyn;

De ki: “Eğer Rahmân’ın bir çocuğu olsaydı, ona ibadet edenlerin ilki bendim!”

82-) Subhane Rabbis Semâvati vel Ardı Rabbil ‘Arşi ‘amma yesıfun;

Semâlar ve arzın Rabbi, arşın Rabbi onların tanımlamalarından münezzehtir!

83-) Fezerhüm yehudu ve yel’abu hattâ yulaku yevme hümülleziy yu’adun;

Bırak onları, vadolundukları sürece kavuşuncaya kadar (dünyalarına) dalsınlar ve oynasınlar!

84-) Ve HUvelleziy fiys Semâi ilâhun ve fiyl Ardı ilâh* ve HUvel Hakiymül Aliym;

“HÛ”dur (Esmâ’sıyla) semâda da ilâh (olarak düşünülen), arzda da ilâh (olarak düşünülen)! “HÛ”; Hakiym’dir, Aliym’dir.

85-) Ve tebarekelleziy leHU Mülküs Semâvati vel Ardı ve ma beyne hüma* ve ‘ındeHU ‘ılmüs saati ve ileyHİ turce’un;

Semâların, arzın ve ikisi arasındakilerin mülkü kendisi için olan ne yüce mübarektir! O’nun indîndedir, o saatin (ölüm - kıyamet)ilmi... O’na döndürüleceksiniz!

86-) Ve lâ yemlikülleziyne yed’une min dûnihiş şefaate illâ men şehide Bil Hakkı ve hüm ya’lemun;

O’nun dûnunda olarak yöneldikleri şefaate sahip olamazlar; ancak bilerek Hak olarak şahit olanlar müstesna!

87-) Ve lein seeltehüm men halekahüm le yekulünnAllâhu feenna yü’fekûn;

Yemin olsun ki eğer onlara: “Kendilerini kim yarattı?” diye sorsan, elbette: “Allâh” diyecekler... (Hak’tan) nasıl çevriliyorlar peki?

88-) Ve kıylihi ya Rabbi inne haülai kavmün lâ yu’minun;

Onun sözü: “Yâ Rabbi, bunlar iman etmeyen bir toplumdur!”

89-) Fasfah anhüm ve kul Selâm* fesevfe ya’lemun;

(Rasûlüm!) Sen onlara aldırma ve: “Selâm” de! Yakında bilecekler (işin hakikatini)!

85 / 188

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!