Tekviyr Sûresi : 1-29
AÇIKLAMA:
Tekviyr Sûresi, kaynaklarda A’lâ Sûresi’nden önceye yerleştirilmiştir!..
Fâtiha Sûresi’ni kategori dışı kabul edersek, nüzûl tertîbi itibarıyla, insan’a hitapla hakikati, bu sûre’ye kadar “Yaradan Rabbin; bilmediğini öğreten Rabbin; El-A’lâ Rabbin” diye “Rabb” ismi yönünden tanıtılırken, ilk defa A’lâ: 7’de “Allâh” ismi, ondan sonra da Tekviyr: 29’da “Rabb’ulâlemiyn olan Allâh” tanımlamalarıyla tanıtılır!.. Nihâyet İhlâs Sûresi’nde “Allâh”, “el-Ehad’usSamed” olarak tanıtılma noktasına gelir!.. Elbette Hz. Muhammed (s.a.v.)’in risâlet ve nübüvvet vahyinin kapsamı ve işlevi olarak!..
“Kimi, sanki gözü ile görür gibi kıyamet günü’ne bakmak sevindirir ise, İzaşŞemsu Küvviret, izasSemaünfetarat ve izesSemâünşakkat’ı okusun!” buyuruluyor, hadîs-i şerîf’te!..
İnsan için ölüm/kıyamet/âhiret gerçekliğini ve Hz. Rasûlullâh (as)’ın vahyinin, Mekke müşriklerinin isnad ettiği gibi cin kaynaklı değil, (Rasûlullâh’ın GÖRDÜĞÜ) güvenilir Cibrîl kaynaklı olduğu vurgulanan bu sûredeki âyetlerin nüzûl sebebine ilişkin bir rivayet de şudur:
“(Bu Kur’ân) sizden bilfiil gerçek üzere yaşamayı dileyenler için!” (Tekviyr: 28) âyeti nâzil olunca Ebû Cehl şöyle dedi: “Demek ki bizim bileceğimiz bir iş; dilersek gerçek üzere yaşarız, dilemezsek yaşamayız” ...
Bunun üzerine, “Rabbül âlemîn olan Allâh dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!” (Tekviyr: 29) âyeti nâzil oldu!
Bu rivayet, “Allâh dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!” âyetini hâlâ Ebû Cehl gibi anlayanlar (anlamayanlar) itibarıyla bir ibrettir!..
“B”İsmillâhir Rahmânir Rahıym
1-) İzeşŞemsü küvviret;
Güneş dürüldüğünde (Akıl karşılaştığı gerçeklik ile kaplanıp gücünü yitirdiğinde),
2-) Ve izennücûmünkederet;
Yıldızlar karardığında (Düşünme işlevi durup - fikirler ışık tutmaz olduğunda),
3-) Ve izelcibâlu süyyiret;
Dağlar yürütüldüğünde (organlar çalışmaz olduğunda),
4-) Ve izel’ışaru ‘uttılet;
Işar (en gözde develer; zenginlik ve statü nesneleri) başıboş bırakılıp terk edildiğinde (dünya değerlerinden geçildiğinde),
5-) Ve izelvuhûşu huşiret;
Vahşiler haşrolunduğunda (hayvani duygular toplanıp güçlerini kaybettiklerinde),
6-) Ve izelbiharu sücciret;
Denizler kaynadığında (şartlanma yollu edinilmiş bilgiler açığa çıkan gerçekler karşısında tutuşup kaynadığında),
7-) Ve izennüfûsu züvvicet;
Nefsler tezvic edildiğinde (bilinçler ölümün bu tadılışıyla birlikte yeni ruh bedenleriyle eşleştirildiğinde),
8-) Ve izelmev’ûdetu süilet;
Diri diri toprağa gömülen (kız çocuklara) sorulduğunda,
9-) Bieyyi zenbin kutilet;
“Hangi suçundan dolayı öldürüldü?” diye.
10-) Ve izessuhufu nuşiret;
Kaydedilmiş sayfaları açıldığında,
11-) Ve izesSemâ’u küşitat;
Semâ sökülüp giderildiğinde (bilinç muhakemesini yitirdiğinde),
12-) Ve izelcahıymu su’ğğiret;
Cahîm tutuşturulup alevlendirildiğinde (pişmanlık yangını alevlendiğinde),
(Not: Yaptığımız yorum, âyetlerin kişinin kıyametini sembolize etmesi yönündendir. A.H.)
13-) Ve izelcennetü üzlifet;
Cennet yaklaştırıldığında,
14-) ‘Alimet nefsün ma ahdaret;
Her nefs (bilinç) hazırladığı şeyi bilmiştir (biyolojik bedenli yaşamında yaptıklarının getirisini algılamıştır).
15-) Felâ uksimu Bilhunnesi;
Kasem ederim El Hünnes olarak (Güneş’in ışığından gündüz görünmeyen yıldızlar),
Not: Hz.Âli r.a. “El Hünnes”i şöyle tefsir eder: “Bunlar gündüzün sinen - görünmeyen, geceleyin zâhir olan - çıkan yıldızlardır (gezegenlerdir).”
16-) Elcevarilkünnesi;
El Cevar’e, El Künnes’e (yörüngelerinde seyrederken aynı zamanda burçların etki alanlarında dolaşanlar - gezegenler),
17-) Velleyli izâ ‘as’ase;
Geri döndüğünde geceye,
18-) Vessubhı izâ teneffes;
Teneffüs ettiğinde sabaha,
19-) İnnehû lekavlu Rasûlin keriym;
Ki, muhakkak O, şerefli bir Rasûlün sözüdür;
20-) Ziy kuvvetin ‘ınde ziyl’arşi mekiyn;
Kuvvet sahibi (bir Rasûlün)! Arş sahibi’nin indînde güvencede!
21-) Muta’ın semme emiyn;
İtaat edilendir orada (Semâ’da), Emin’dir.
22-) Ve ma sahıbuküm Bimecnun;
Sahibiniz (Hz. Muhammed) bir cin etkisi altında olan değildir!
23-) Ve lekad reahu Bil’ufukılmubiyn;
Andolsun ki Onu apaçık ufuk olarak müşahede etti!
24-) Ve ma huve ‘alelğaybi Bidaniyn;
O, gayb hakkında cimri değildir!
25-) Ve ma huve Bikavli şeytanin raciym;
Ve O, recm olunmuş (hakikatten uzaklaştırılmış) şeytanın lafı da değildir!
26-) Feeyne tezhebun;
O hâlde (Kurân’ı bırakıp) nereye gidiyorsunuz?
27-) İn huve illâ zikrun lil’alemiyn;
O âlemler (insanlar) için yalnızca Zikir’dir (hatırlatmadır)!
28-) Limen şâe minküm en yestekıym;
Sizden bilfiil gerçek üzere yaşamayı dileyenler için!
29-) Ve ma teşâune illâ en yeşâAllâhu Rabbül’alemiyn;
Rabb-ül âlemîn olan Allâh dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!