Mümtehine Sûresi: 1-11
AÇIKLAMA:
Mümtehine Sûresi: 1-11 âyet grubu, Hudeybiye senesi umre seferi’nden önceki dönemde nâzil olmuştur!.. 10-11 âyetleri’nin Hudeybiye’den sonra nâzil olduğunu söyleyen rivayetler de vardır!..
Sebeb-i nüzûl rivayetinde, Rasûlullâh (a.s)’ın Mekke’ye yürüyeceğini, bir mektup yazarak Mekke’ye giden bir kadına veren sahabe’nin, bu hazırlığı “Mekke Fethi” amaçlı algılaması, o şahsın tahmini görüşüdür!..
Zaten halk’a, bu yolculuğun Mekke’ye doğru değil, Hayber’e doğru olduğu söylenmiş ki, Hayber, Mekke Fethi’nden yaklaşık 20 ay önce, Hudeybiye Sulhu’ndan yaklaşık 2 ay sonra fetholunmuş!..
Ele geçen mektupta şu yazılı imiş: “Muhakkak ki Rasûlullâh s.a.v. sizi (fethetmek) istiyor (böyle bir yolcuğun hazırlığı üzere)! İhtiyatlı olun!”
Bunu, irtidâd (dinden dönmek) olarak değil, Kureyş yanında bir desteği olsun diye yaptığını söyleyen Hâtıb isimli sahabeyi Rasûlullâh a.s. doğrular ve özrünü kabul eder!.. Bunun üzerine Hz. Ömer: “Bırak beni Yâ RasûlAllâh, şu münafığın boynunu vurayım” deyince, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurur: “Muhakkak ki o Bedr’e şâhid oldu (Bedir'de bulundu); ne biliyorsun belki de Allâh, Bedir Ehli'ne muttali’ oldu da onlara şöyle dedi: “Dilediğinizi yapın; hakikaten Ben sizi mağfiret ettim!”
10-11 âyetleri için sebeb-i nüzûl olarak geçen bir rivayet şöyledir:
Müşriklerden bir kadın, kocasına kızdığı ve onunla münâkaşa ettiği zaman kocasına şöyle dermiş: “Allah'a yemin olsun ki ben, Muhammed'e ve onun arkadaşlarına hicret edeceğim!” İşte bunun üzerine Allâh teâlâ bu âyeti inzâl etti ve hicret eden kadınların imtihan edilmelerini emretti (kocalarına kızdıkları ve Medine’de daha refâh bir yaşam düşündükleri için mi, yoksa müslüman oldukları için mi?)!..
“B”İsmillâhir Rahmânir Rahıym
1-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tettehızû ‘aduvviy ve ‘aduvveküm evliyâe tulkune ileyhim Bilmeveddeti ve kad keferu Bima caeküm minelHakkı yuhricunerRasûle ve iyyaküm en tu’minu Billâhi Rabbiküm* in küntüm harectum cihaden fiy sebiyliy vebtiğae merdatiy tusirrune ileyhim Bilmeveddeti, ve ene a’lemu Bima ahfeytum ve ma a’lentum* ve men yef’alhu minküm fekad dalle sevâessebiyl;
Ey iman edenler! Benim düşmanım, sizin de düşmanınız olanları velîler edinmeyin! Onlar, size Hak’tan geleni inkâr ettikleri hâlde; Rabbiniz, Esmâ’sıyla hakikatiniz olan Allâh’a iman ettiğiniz için Rasûlü ve sizi (yurdunuzdan) çıkardıkları hâlde, siz onlara sevginizi ilka ediyorsunuz. Eğer yolumda cihat etmek ve rızamı talep etmek için çıkmış iseniz (dost edinmeyin); oysa onlara sevginizi (içinizde) gizliyorsunuz. Ben gizlediğinizde ve açıkladığınızda olarak bilirim! Sizden kim bunu yaparsa, yolun denge noktasından gerçekten sapmıştır.
2-) İn yeskafûküm yekûnu leküm a’dâen ve yebsutu ileyküm eydiyehüm ve elsinetehüm Bissûi ve veddu lev tekfurun;
Eğer onlar sizi ele geçirirlerse, sizin için düşmanlar olurlar. Ellerini ve dillerini size kötülükle uzatırlar ve hakikat bilgisini inkâr eden olmanızı şiddetle arzu ederler.
3-) Len tenfe’aküm erhamuküm ve lâ evladüküm yevmelkıyameti yafsılu beyneküm* vAllâhu Bima ta’melune Basıyr;
Ne akrabalarınız ne de evladınız size asla fayda sağlamaz! Kıyamet sürecinde aranızı ayırır! Allâh yaptıklarınızda olarak Basıyr’dir.
4-) Kad kânet leküm usvetun hasenetun fiy İbrahiyme velleziyne me’ahu, iz kalu likavmihim inna bureau minküm ve mimma ta’budune min dûnillâhi, keferna Biküm ve beda beynena ve beynekümül’adavetü velbağdâu ebeden hattâ tu’minu Billâhi vahdeHU illâ kavle İbrahiyme liebiyhi leestağfirenne leke ve ma emlikü leke minAllâhi min şey’* Rabbena ‘aleyke tevekkelna ve ileyke enebna veileykelmasıyr;
İbrahim’de ve Onunla beraber olan kimselerde sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine dediler ki: “Muhakkak ki biz sizden de, Allâh dûnunda kulluk yaptıklarınızdan da uzağız! Sizi inkâr - reddettik. Sizinle aramızda ebediyen düşmanlık ve buğz başlamıştır; siz Esmâ’sıyla hakikatiniz olan Allâh’ın Vâhidiyetine iman edinceye kadar!”... Ancak İbrahim’in babasına: “Mutlaka senin için mağfiret dileyeceğim; ama senin için (dua edip istemekten başka) Allâh’tan bir şeye mâlik değilim” sözü hariç! “Rabbimiz, sana tevekkül ettik, sana yöneldik ve dönüş sanadır!” (dediler).
5-) Rabbena lâ tec’alna fitneten lilleziyne keferu vağfir lena Rabbena* inneke entel ‘Aziyzül Hakiym;
“Rabbimiz! Hakikat bilgisini inkâr edenler için bizi sınav objesi kılma! Bizi mağfiret et Rabbimiz! Muhakkak ki sen Aziyz’sin, Hakiym’sin.”
6-) Lekad kâne leküm fiyhim üsvetun hasenetün limen kâne yercullahe velyevmel’ahır* ve men yetevelle feinnAllâhe HUvelĞaniyyulHamiyd;
Andolsun ki onlarda (İbrahim ve ashabında) sizin için, Allâh’ı ve sonsuz gelecek süreci (yaşamayı) umanlar için güzel bir örnek vardır... Kim (Allâh’tan) yüz çevirirse, muhakkak ki Allâh Ğaniyy’dir, Hamiyd’dir.
7-) ‘AsAllâhu en yec’ale beyneküm ve beynelleziyne ‘adeytum minhüm meveddeten, vAllâhu Kadiyr* vAllâhu Ğafûrun Rahıym;
Umulur ki Allâh sizinle, düşman olduklarınız arasında bir sevgi oluşturur. Allâh Kaadir’dir... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
8-) Lâ yenhâkümullâhu ‘anilleziyne lem yukatiluküm fiyddiyni ve lem yuhricûküm min diyariküm en teberruhüm ve tuksitu ileyhim* innAllâhe yuhıbbulmuksitıyn;
Allâh sizi, din yüzünden sizinle savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış kimselere iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan engellemez. Muhakkak ki Allâh muksitleri (her şeye hakkını verenleri) sever.
9-) İnnema yenhakümullâhu ‘anilleziyne kateluküm fiyddiyni ve ahrecûküm min diyariküm ve zaheru ‘alâ ıhraciküm en tevellevhüm* ve men yetevellehüm feülaike hümüzzâlimun;
Allâh ancak, Din yüzünden sizinle savaşmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve sizin çıkarılmanıza destek olmuş kimseleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onları dost edinirse işte onlar zâlimlerin ta kendileridir!
10-) Ya eyyuhelleziyne amenû izâ caekümül mu’minatu muhaciratin femtehınuhünne, Allâhu a’lemu Bi iymanihinn* fein ‘alimtumuhünne mu’minatin fela terci’uhünne ilelküffari lâ hünne hıllun lehüm ve lâ hüm yehıllune lehünn* ve atûhüm ma enfeku* ve lâ cunâha ‘aleyküm en tenkıhuhünne izâ ateytümuhünne ucûrehünn* ve lâ tumsikû Bi ‘ısamilkevafiri ves’elu ma enfaktum velyes’elu ma enfeku* zâliküm hükmullahi yahkümu beyneküm* vAllâhu ‘Aliymun Hakiym;
Ey iman edenler... İman eden kadınlar hicret ederek size geldiklerinde, onları sorgulayın. Allâh onların imanlarını iyi bilir! Eğer onları iman etmiş kadınlar görürseniz, onları hakikat bilgisini inkâr edenlere geri döndürmeyin! Ne bunlar onlara (küffara) helaldir, ne de onlar bunlara helal olurlar! Onlara (küffara) infak ettiklerini (mehrlerini) verin. Onların (bu kadınların) mehrlerini kendilerine verdiğiniz vakit, onları nikâhlamanızda sizin üzerinize bir vebal yoktur. Hakikat bilgisini inkâr eden kadınların nikâhlarını tutmayın... Harcadıklarınızı geri isteyin; onlar da harcadıklarını istesinler. Bu size Allâh’ın hükmüdür... Aranızda hükmediyor. Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.
11-) Ve in fateküm şey’ün min ezvaciküm ilelküffari fe’akabtum featulleziyne zehebet ezvacuhüm misle ma enfeku* vettekullahelleziy entüm Bihi mu’minun;
Kadınlarınızdan biri ayrılıp kâfirlere giderse, sonra da bir şekilde onların eşlerinden size kaçan olur ya da ganimet olarak size kalırlarsa, eşleri gitmiş olanlara mehrlerinin mislini veriniz. O Allâh’tan korunun ki, siz O’na iman etmişlersiniz.