Şu’arâ’ Sûresi: 1-212, 221-227
AÇIKLAMA:
Şu’arâ Sûresi, kaynak tertiplerde Vâki’a-Neml Sûreleri arasına yerleştirilmiştir!..
Hurûf-u Mukattaa’dan TAVÂSİYN (Tâ, Sîn) ile başlayan ilk sûredir!.. Hurûf-u Mukattaa’ların hepsinde olduğu üzere, bu harflerle (Kaf, ElifLâmMîmSâd, YâSiyn, TâHâ, TâSînMîm, HâMîm vb) hitap’ın asıl muhatabı veya tanımlananı Hz. Rasûlullâh (s.a.v.)’dir!..
Esbâb-ı Nüzûl olarak Şu’arâ Sûresi’nin sadece son (Rasûlullâh as’ın vahyi/risâlet ve nübüvveti) bölümündeki bazı âyetlerlerle ilgili sebeb-i nüzûl rivayetleri vardır!..
Bunlardan üç rivayet meşhûrdur...
En meşhûru olan 214.âyetle ilgili “Safâ Tepesi Tebliği/Uyarısı” rivayetinin, aynı anda Tebbet Sûresi - Zümer:64 - Hicr:94 - Kâfirûn Sûresi irtibatlı sunulmasının telifi mümkün görünmemektedir!..
Diğer meşhûr iki rivayete gelince:
“İsrailoğullarının âlimlerinin Onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?” (Şu’arâ: 197) ile ilgili rivayet:
“Mekkeliler, Nebi (s.a.v.) hakkında bilgi almak üzere Yesrîb (Medine) yahudilerine birilerini göndermişlerdi...
Yahudiler: ‘Evet, şimdi O (son) Nebi’nin geliş zamanıdır; muhakkak ki biz Tevrât’ta O’nun nitelik ve sıfatlarını buluyoruz!’ deyip birtakım vasıflar da saydılar!.. İşte bunun üzerine bu âyet nâzil oldu.”
Sûre’ye ismini veren “ŞU’ARÂ= şâirler” hakkında sûre’nin en sonundaki âyet grubu, Mekke müşrikleri’nin, en meşhûr şâirleri ile Hz. Rasûlullâh a.s.’a saldırdıkları, “Biz de Muhammed'in söyledikleri gibisini söyleriz.” diyerek hicvettikleri ve bu hezeyanlarını dinleyecek zümreler/bedevî topladıkları bir dönemde nâzil olmuş!..
Demek ki Kur’ân vahyi, hem ehl-i kitap ve hem de müşriklerin en önde olanlarını bile etkisi altına almış vaziyette idi artık!..
Şiir ve şâir’in çok önemli olduğu bir toplumda, üstelik şiir’de en mâhir ustaların bulunduğu bir ortamda Kur’ân nâzil oluyor?!.. Normal şartlarda beklenen odur ki, Kur’ân o kültürün en belirgin özelliği ile karakterize olmalı idi!.. Oysa öyle olmamıştır!.. Kur’ân, cahiliye şiiri (şirk bakışlı) özellikli bir kelâm değildir!.. Hatta Hz. Rasûlullâh (a.s)’ın şiir okuyamadığı rivayet edilir!..
Yeryüzünde en etkili söz olan şiir’in, Kur’ân karşısında âciz kalması, Kurân’ın üstün niteliklerinden biridir!..
Yani Kurân’ın “söz” üstünlüğü, Kureyş’in “söz/şiir” cinsinden olarak onlardan daha üstünü demek değil; onların söz/şiiri ile aynı cinsten olmayan bir orijinallikle, karşısında Kureyş söz/şiiri’nin âciz kaldığı bir kelâm mucizesidir!..
Cevâmi’ül Kelim!!!..
Bu nedenle “B” sırrı, Arapça’nın bir sırrı değil, Kurân’ın (Rasûlullâh Dili’nin) bir sırrıdır!!!.. Bu da sırr bir konudur?!..
İlgili üç rivayetle konuyu tamamlayalım:
Hz. Âişe ra.’a şöyle der: “Müşrikler, Rasûlullâh (s.a.v.)’i vezinli şiirlerle hicvediyorlardı!”
Muallakat-ı Seb’a şâirlerinin en meşhûru ve tek İslâm’ı kabul edeni Lebîd’in, Kurân’ı dinledikten sonra şiir yazmayı terk ettiği, söylenir!.. Halife Ömer ra kendisine şiir okumasını teklif ettiğinde, “Allâh bana Bakara ve Al-u İmran Sûrelerini öğrettikten sonra şiir okumam!” diyerek şiir okumayı reddedince Hz. Ömer’in takdirini de kazanır!..
Şiir’de de çok mâhir olan, Kureyş’in kendisine “Idlu Kureyş= Kureyş’in dengi” ve “Vahîd= Tek” dedikleri Velîd B. Muğîre, Kurân’ın belâğatındaki bu gerçeği şöyle ifade etmiştir: “Söz (şiir) her şeye üstün gelir, ama O’nun (Muhammed a.s.’ın) şu söylediklerine hiçbir söz (şiir) üstün gelemez!”
“B”İsmillâhir Rahmânir Rahıym
1-) Taa, Siiiiyn, Miiiiym;
Ta, Siin, Miim.
2-) Tilke ayatül Kitabil mubiyn;
Bunlar apaçık ortada olan BİLGİnin (Sünnetullâh’ın) işaretleridir.
3-) Lealleke bahı’un nefseke ella yekûnu mu’miniyn;
İman etmiyorlar diye neredeyse kendini helâk edeceksin?
4-) İn neşe’ nünezzil aleyhim mines Semai ayeten fezallet a’nakuhüm leha hadı’ıyn;
Eğer dilesek semâdan üzerlerine bir mucize inzâl ederiz de, zorunlu olarak boyunları bükülüp, hükmü kabul ederler!
5-) Ve ma ye’tiyhim min zikrin miner Rahmâni muhdesin illâ kânu anhu mu’ridıyn;
Ne zaman kendilerine Rahmân’dan yeni bir hatırlatma gelse, hep ondan yüz çevirirler.
6-) Fekad kezzebu feseye’tiyhim enbau ma kânu Bihi yestehziun;
Gerçekten yalanladılar! Alay edegeldikleri şeyin haberleri, kendilerine yakında gelecektir.
7-) Evelem yerav ilel Ardı kem enbetna fiyha min külli zevcin keriym;
Görmediler mi arzı ki, orada her cömert çiftten (genetik çifte sarmalından) nice (şeyler) yetiştirip büyüttük?
8-) İnne fiy zâlike leayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Muhakkak ki bunda bir işaret vardır... Onların ekseriyeti (Hakk’a, hakikatlerine) iman etmemişlerdir.
9-) Ve inne Rabbeke le HUvel Aziyzur Rahıym;
Muhakkak ki senin Rabbin “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
10-) Veiz nada Rabbüke Musa eni’til kavmez zâlimiyn;
Hani Rabbin Musa’ya: “Zâlimler topluluğuna git!” diye nida etmişti.
11-) Kavme fir’avn* ela yettekun;
“Firavun’un halkına... Korkup korunmayacaklar mı?”
12-) Kale Rabbi inniy ehafü en yükezzibun;
(Musa) dedi ki: “Rabbim, beni yalanlamalarından korkuyorum!”
13-) Ve yedıyku sadriy ve lâ yentaliku lisaniy feersil ila Harun;
“İçim daralıyor, dilim çözülmüyor, bunun için Harun’a (görev) irsâl et!”
14-) Ve lehüm aleyye zenbün feehafü en yaktülun;
“Beni öldürmelerinden korkuyorum; çünkü onların haklı oldukları bir suçum var!”
15-) Kale kella* fezheba Bi âyâtiNA inna meaküm müstemi’un;
Buyurdu ki: “Hayır, asla!”... “İkiniz mucizelerimiz - delillerimiz olarak gidiniz... Doğrusu biz sizinle BİRlikteyiz, işiticileriz.”
16-) Fe’tiya fir’avne fekula inna Rasûlü Rabbil alemiyn;
“İkiniz Firavun’a gelin ve deyin ki: Muhakkak ki biz Rabb-ül âlemîn’in (Esmâ özellikleriyle âlemdekileri yaratanın) Rasûlüyüz...”
17-) En ersil meana beniy israiyl;
“İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder.”
18-) Kale elem nürabbike fiyna veliyden ve lebiste fiyna min ‘umürike siniyn;
(Firavun) dedi ki: “Yanımızda ufak çocukken, seni terbiye edip yetiştirmedik mi? Hayatının nice yıllarını bizimle geçirmemiş miydin?”
19-) Ve fealte fa’letekelletiy fealte ve ente minel kafiriyn;
“Bir de o fiili işledin! (Firavun’un halkından birini öldürmek)... Sen nankörlerdensin!”
20-) Kale fealtüha izen ve ene minad dâlliyn;
(Musa) dedi ki: “O filli işlediğimde ben ne yaptığımın farkında değildim.”
21-) Feferartü minküm lemma hıftüküm fevehebe liy Rabbiy hükmen ve cealeniy minel
murseliyn;
“Bu yüzden de sizden korkumdan firar ettim... Rabbim de bana bir hüküm hibe etti ve beni Rasûllerden kıldı.”
22-) Ve tilke nı’metün temünnüha aleyye en abbedte beniy israiyl;
“Nimetim diye başıma kaktığın şey, İsrailoğullarını köleleştirmen yüzünden oluşan bir olaydır!”
23-) Kale fir’avnü ve ma Rabbül alemiyn;
Firavun dedi ki: “Peki, Rabb-ül âlemîn nedir?”
24-) Kale Rabbüs Semavati vel Ardı ve ma beynehüma* in küntüm mukıniyn;
(Musa) dedi ki: “Semâların, arzın ve ikisi arasında olan şeylerin Rabbi (Esmâ’sından meydana getireni), eğer yakîn ehliyseniz (bilirsiniz)!”
25-) Kale limen havlehu ela testemi’un;
(Firavun) etrafında olanlara: “İşitiyor musunuz?” dedi.
26-) Kale Rabbüküm ve Rabbü abaikümül evveliyn;
(Musa) dedi ki: “Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbi.”
27-) Kale inne Rasûlekümülleziy ursile ileyküm le mecnun;
(Firavun) dedi ki: “Size irsâl olunan bu Rasûlünüz kesinlikle cinnî etki altındadır.” (Rasûllerin birçoğu hakikati dillendirdiğinde, cin etkisi altında olma ithamına maruz kalmıştır. A.H.)
28-) Kale Rabbül meşrikı velmağribi ve ma beynehüma* in küntüm ta’kılun;
(Musa) dedi ki: “Doğu, batı ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbi... Eğer aklınızı kullanıyorsanız!”
29-) Kale leinittehazte ilâhen ğayriy le ec’alenneke minel mescuniyn;
(Firavun) dedi ki: “Andolsun ki, eğer benim gayrımı tanrı edinirsen, seni zindana attırırım!”
30-) Kale evelev ci’tüke Bi şey’in mubiyn;
(Musa) dedi ki: “Apaçık bir şey ile (apaçık bir delil olarak) sana gelmişsem de mi?”
31-) Kale fe’ti Bihi in künte mines sadikıyn;
(Firavun) dedi ki: “Hadi göster bakalım, eğer doğru söyleyenlerden isen?”
32-) Feelka ‘asâhü feizâ hiye sü’banun mubiyn;
(Musa da) asasını bıraktı; birden o kesinlikle yılan olarak göründü!
33-) Ve nezea yedehu feizâ hiye beydâu linnazıriyn;
(Musa) elini çekip çıkardı (gömleğinden), bakanlar bembeyaz gördü!
34-) Kale lilmelei havlehu inne hazâ lesahırun aliym;
(Firavun) çevresindeki ileri gelenlerine dedi ki: “Muhakkak ki bu çok bilen bir sihirbaz...”
35-) Yüriydü en yuhriceküm min ardıküm Bi sihrih* femazâ te’mürun;
“Sihri ile sizi mekânınızdan çıkarmayı diliyor... Nedir öneriniz?”
36-) Kalu ercih ve ehahü veb’as fiyl medaini haşiriyn;
Dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy... Şehirlere de haberciler yolla...”
37-) Ye’tuke Bi külli sahharin aliym;
“Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler!”
38-) Fecümias seharetü li miykati yevmin ma’lum;
Nihayet sihirbazlar belirlenen zamanda, bilinen bir yerde toplandılar.
39-) Ve kıyle linNasi hel entüm müctemiun;
İnsanlara: “Hepiniz toplandınız mı?” denildi.
40-) Leallena nettebi’us seharete in kânu hümül ğalibiyn;
“Eğer galip gelirlerse, muhtemelen biz sihirbazlara tâbi oluruz” (dedi halk).
41-) Felemma caesseharetü kalu li fir’avne einne lena leecren in künna nahnül ğalibiyn;
Sihirbazlar geldiklerinde, Firavun’a dediler ki: “Peki biz galip gelirsek, bir kazancımız olacak mı?”
42-) Kale ne’am ve inneküm izen leminel mükarrebiyn;
(Firavun): “Evet” dedi... “Siz o takdirde benim en yakınlarım olacaksınız.”
43-) Kale lehüm Musa elku ma entüm mülkun;
Musa onlara dedi ki: “Atın (ortaya) bakalım elinizdekileri!”
44-) Feelkav hıbalehüm ve ‘ısıyyehüm ve kalu Bi ‘ızzeti fir’avne inna le nahnül ğalibun;
Onlar da iplerini ve asalarını attılar ve: “Firavun’un izzetine yemin olsun, galip geleceğiz” dediler.
45-) Feelka Musa ‘asâhü feizâ hiye telkafü ma ye’fikûn;
Musa da asasını attı; bir de ne görsünler, o (asa), onların var gösterdiklerini kapıp yutuyor!
46-) Feulkıyes seharetü sacidiyn;
Bunu gören sihirbazlar, yere kapandılar Musa önünde!
47-) Kalu amenna Bi Rabbil alemiyn;
Dediler ki: “Âlemlerin Rabbine iman ediyoruz...”
48-) Rabbi Musa ve Harun;
“Musa’nın ve Harun’un Rabbine!”
49-) Kale amentüm lehu kable en azene leküm* innehu le kebiyrukümülleziy allemekümüs sihr* felesevfe ta’lemun* le ukattı’anne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafin ve leusallibenneküm ecme’ıyn;
(Firavun) dedi ki: “Ben size izin vermeden mi Ona iman ettiniz? Kesinlikle O, size sihri öğreten büyüğünüzdür... Yakında bileceksiniz... Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestirip, kesinlikle hepinizi toptan astıracağım.”
50-) Kalu lâ dayr* inna ila Rabbina münkalibun;
(İman eden sihirbazlar da) dediler ki: “Zararı olmaz! Kesinlikle biz Rabbimize (hakikatimize) dönücüleriz.”
51-) İnna natme’u en yağfire lena Rabbüna hatayana en künna evvelel mu’miniyn;
“Biz ilk iman edenler olarak, Rabbimizin hatalarımızı mağfiret edeceğini umuyoruz.”
52-) Ve evhayna ila Musa en esri Bi ıbadiy inneküm müttebe’un;
Musa’ya: “Kullarımı gece oradan götür... Siz takip edileceksiniz” diye vahyettik.
53-) Feersele fir’avnü fiyl medaini haşiriyn;
Firavun, şehirlere haberciler saldı...
54-) İnne haülai le şirzimetün kaliylun;
“Bunlar (İsrailoğulları) önemsiz bir azınlıktır!”
55-) Ve innehüm leNA leğaizun;
“Ne var ki bizi öfkelendiriyorlar!”
56-) Ve inna lecemiy’un hazirun;
“Doğrusu biz (her şeye) hazırlıklı bir topluluğuz” (dedi Firavun).
57-) Feahrecnahüm min cennatin ve uyun;
Bu yüzden onları bağ-bahçelerden ve pınarlardan çıkardık.
58-) Ve künuzin ve mekamin keriym;
Hazinelerden, zenginliklerden!
59-) Kezâlik* ve evresnaha beniy israiyl;
İşte böyle... (Sonunda) onlara (Firavun hanedanına) İsrailoğullarını vâris kıldık.
60-) Feetbe’uhüm müşrikıyn;
(Firavun ve ordusu) güneş doğarken onları izlediler.
61-) Felemma terael cem’ani kale ashabu Musa inna lemüdrekûn;
İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın çevresindekiler: “Bize yetiştiler” dediler.
62-) Kale kella* inne me’ıye Rabbiy seyehdiyn;
(Musa) dedi ki: “Hayır! Rabbim benimledir; (kurtuluşun) yolunu gösterecektir!”
63-) Feevhayna ila Musa enıdrib Bi asakel bahr* fenfeleka fekâne küllü firkın ket tavdil azıym;
Musa’ya: “Asan ile denize vur” diye vahyettik... (Vurunca) patladı, ikiye yarıldı... Sonra her bir yan büyük bir dağ gibi oldu.
64-) Ve ezlefna semmel âhariyn;
Diğerlerini de (takip edenleri) oraya yaklaştırdık.
65-) Ve enceyna Musa ve men meahu ecme’ıyn;
Musa’yı ve Onunla beraber olanların hepsini kurtardık.
66-) Sümme ağraknel âhariyn;
Sonra, ötekilerini suda boğduk.
67-) İnne fiy zâlike leayeten ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Muhakkak ki bu olayda bir mucize - ders var! Onların çoğunluğu ise buna iman etmiş değillerdir.
68-) Ve inne Rabbeke le HUvel ‘Aziyzur Rahıym;
Muhakkak ki senin Rabbin “HÛ”dur; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
69-) Vetlü aleyhim nebee İbrahiym;
İbrahim’in haberini de anlat onlara.
70-) İz kale liebiyhi ve kavmihi ma ta’budun;
Hani (İbrahim) babasına ve toplumuna: “Neye kulluk ediyorsunuz?” demişti.
71-) Kalu na’budu asnamen fenezallü leha akifiyn;
Dediler ki: “Putlara kulluk ederiz, hep onlarla meşgûlüz.”
72-) Kale hel yesme’uneküm iz ted’un;
(İbrahim) dedi ki: “Dua ettiğinizde sizi işitirler mi?”
73-) Ev yenfeuneküm ev yedurrun;
“Yahut size fayda sağlıyor ya da zarar veriyorlar mı?”
74-) Kalu bel vecedna abaena kezâlike yef’alun;
Dediler ki: “Hayır! Fakat atalarımızı bunu uygular bulduk (biz de taklit ediyoruz onları)!”
75-) Kale eferaeytüm ma küntüm ta’budun;
(İbrahim) dedi ki: “Bir düşünün! Neye kulluk ediyorsunuz...”
76-) Entüm ve abaükümül akdemun;
“Siz ve geçmişteki atalarınız!”
77-) Feinnehüm adüvvün liy illâ Rabbel alemiyn;
“Kesinlikle onlar benim düşmanımdır... Sadece Rabb-ül âlemîn...”
78-) Elleziy halekaniy feHUve yehdiyn;
“Ki O, beni yarattı... O bana hidâyet eder.”
79-) Velleziy HUve yut’ımüniy ve yeskıyn;
“Ki O, beni yedirip doyurur ve içirir.”
80-) Ve izâ merıdtu feHUve yeşfiyn;
“Hastalandığımda, O’dur bana şifa veren.”
81-) Velleziy yümiytüniy sümme yuhyiyn;
“Ki O, beni öldüren, sonra dirilten.”
82-) Velleziy at’meu en yağfire liy hatıy’etiy yevmeddiyn;
“Ki O, Din hükümleri sürecinde hatalarımı mağfiret edeceğini umduğum.”
83-) Rabbi heb liy hükmen ve elhıkniy Bis salihıyn;
“Rabbim, bana bir hüküm hibe et ve beni sâlihlere dâhil et!”
84-) Vec’al liy lisane sıdkın fiyl ahıriyn;
“Arkamdan geleceklere de hakikati iletmemi sağla!”
85-) Vec’alniy min veraseti cennetin na’ıym;
“Beni nimetler cennetinin vârislerinden kıl!”
86-) Vağfir liebiy innehu kâne mineddâlliyn;
“Babamı mağfiret et! Muhakkak ki o, doğru inançtan sapanlardandı!”
87-) Ve lâ tuhziniy yevme yüb’asûn;
“Bâ’s sürecinde beni rezil - rüsva etme!”
88-) Yevme lâ yenfe’u malun ve lâ benun;
“O süreçte zenginlik de fayda vermez, oğullar da (fayda vermez).”
89-) İlla men etAllâhe Bi kalbin seliym;
“Sadece, Allâh’a kalb-i selîm (şuurunda hakikat açığa çıkmış olan) ile gelmiş kimse müstesna!”
90-) Ve üzlifetil cennetü lil müttekıyn;
Korunmuşlara cennet (yaşantısı) yaklaştırılmıştır.
91-) Ve bürrizetil cahıymü li ğaviyn;
Hakikatten sapanlar içinse; cehennem önlerine getirilmiştir!
92-) Ve kıyle lehüm eyne ma küntüm ta’budun;
Onlara: “Nerede tapındığınız şeyler?” denildi.
93-) Min dunillâh* hel yensuruneküm ev yentasırun;
“Allâh dûnunda tapındıklarınız... Size yardım ediyorlar mı? Yahut kendilerine bir yardımları dokunur mu?”
94-) Fekübkibu fiyha hüm vel ğavun;
Onlar (taptıklarınız) ve hakikatinden sapıp putlara tapanlar, onun içinde (cehennemde) tepetaklak yüzüstü yere çarpılmıştır!
95-) Ve cünudü ibliyse ecme’un;
İblis’in orduları da toptan (oraya atılmıştır).
96-) Kalu ve hüm fiyha yahtesımun;
Onlar orada tartışarak dediler ki:
97-) TAllâhi in künna lefiy dalalin mubiy;
“TAllâhi, kesinlikle apaçık bir sapkınlık içinde imişiz!”
98-) İz nüsevviyküm Bi Rabbil alemiyn;
“Hani sizi Rabb-ül âlemîn ile eşit kılmıştık.”
99-) Ve ma edallena illel mücrimun;
“Bizi ancak o suçlular (hakikati inkâr edenler) saptırdı.”
100-) Femalena min şafi’ıyn;
“Şefaatçimiz de yok.”
101-) Ve lâ sadiykın hamiym;
“Güveneceğimiz bir dostumuz da yok.”
102-) Felev enne lena kerreten fenekûne minel mu’miniyn;
“Keşke geri dönebilsek de (hakikate) iman etmenin getirisini elde etsek.”
103-) İnne fiy zâlike leayeten ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Muhakkak ki bu olayda bir ders vardır... Onların çoğunluğu (hakikatlerine) iman etmiş değillerdir.
104-) Ve inne Rabbeke le HUvel Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle Rabbin “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
105-) Kezzebet kavmü Nuhınil murseliyn;
Nuh toplumu da Rasûlleri yalanladı.
106-) İz kale lehüm ehuhüm Nuhun ela tettekun;
Hani kardeşleri Nuh onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız?”
107-) İnniy leküm Rasûlün emiyn;
“Kesinlikle sizin için güvenilir bir Rasûlüm.”
108-) Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin!”
109-) Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
“Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum... Çalışmamın karşılığını yaşatacak olan sadece Rabb-ül âlemîn’dir!”
110-) Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin!”
111-) Kalu enu’minu leke vettebeakel erzelun;
Dediler ki: “En alt tabaka sana tâbi oluyor iken, sana iman eder miyiz hiç?”
112-) Kale ve ma ılmiy Bima kânu ya’melun;
(Nuh) dedi ki: “Onların yaptıkları konusunda bilgim yok...”
113-) İn hısabühüm illâ alâ Rabbiy lev teş’urun;
“Onların yaptıklarının sonucu, Rabbimin bileceği iştir... Olayın şuuruna varsaydınız!”
114-) Ve ma ene Bi taridil mu’miniyn;
“Ben iman edenleri uzaklaştırıcı değilim!”
115-) İn ene illâ neziyrun mubiyn;
“Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım!”
116-) Kalu lein lem tentehi ya Nuhu le tekûnenne minel mercumiyn;
Dediler ki: “Andolsun ki ey Nuh, eğer vazgeçmezsen kesinlikle taşlanarak öldürüleceksin!”
117-) Kale Rabbi inne kavmiy kezzebun;
(Nuh) dedi ki: “Rabbim... Halkım kesinkes beni yalanladı!”
118-) Feftah beyniy ve beynehüm fethan ve necciniy ve men me’ıye minel mu’miniyn;
“Benimle onların arasını aç ki (lâyıklarını bulsunlar; Rasûl aralarında yaşarken azap gelmez); beni ve iman edenlerden benimle beraber olanları kurtar.”
119-) Feenceynahu ve men meahu fiyl fülkil meşhun;
Biz de Onu ve Onunla beraber olan kimselerle dolu gemiyle, onları kurtardık.
120-) Sümme ağrakna ba’dül bakıyn;
Sonra, onların ardında kalanları suda boğduk!
121-) İnne fiy zâlike le ayeten ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Muhakkak ki bu olayda bir mucize - ders vardır... Ne var ki onların ekseriyeti iman edenler değillerdir!
122-) Ve inne Rabbeke le HUvel ‘Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle Rabbindir “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
123-) Kezzebet Âdünil murseliyn;
Ad (Hud a.s.’ın halkı) da Rasûlleri yalanladı.
124-) İz kale lehüm ehuhüm Hudün ela tettekun;
Hani kardeşleri Hud onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız (korunun; takva elde edin!)?”
125-) İnniy leküm Rasûlün emiyn;
“Şüphesiz ki ben sizin için güvenilir bir Rasûlüm.”
126-) Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
127-) Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
“Bunun üzerine sizden bir karşılık istemiyorum... Çalışmamın karşılığı sadece Rabb-ül âlemîn’e aittir.”
128-) Etebnune Bi külli riy’ın ayeten ta’besûn;
“Siz her tepeye köşkler inşa edip, oyalanıyor musunuz?”
129-) Ve tettehızûne mesani’a lealleküm tahlüdun;
“Sonsuz yaşayacakmış gibi kale benzeri evler mi yaptırıyorsunuz?”
130-) Ve izâ betaştüm betaştüm cebbariyn;
“Gücünüze dayanarak hakları ortadan kaldırıp, ele geçirdiğinize sahip oluyorsunuz!”
131-) Fettekullâhe ve etıy’un;
“Artık Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
132-) Vettekulleziy emeddeküm Bima ta’lemun;
“Bildiğiniz nimetlerle size yardım edenden korunun.”
133-) Emeddeküm Bi en’amin ve beniyn;
“En’am (kurban edilebilir hayvanlar) ve oğullar verdi.”
134-) Ve cennatin ve ‘uyun;
“Bahçeler, pınarlar...”
135-) İnniy ehafü aleyküm azâbe yevmin azıym;
“Doğrusu, çok büyük bir sürecin azabı üzerinizdedir (diye) korkuyorum.”
136-) Kalu sevaün aleyna eveazte em lem tekün minel va’ızıyn;
Dediler ki: “İster öğüt ver ister verme; bize birdir!”
137-) İn hazâ illâ hulukul evveliyn;
“Bu eskilerin uydurmasıdır!”
138-) Ve ma nahnu Bi muazzebiyn;
“Biz azaba da çarpılmayacağız!”
139-) Fekezzebuhu feehleknahüm* inne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Böylece Onu yalanladılar, biz de onları helâk ettik! Muhakkak ki bu olayda bir mucize - ders vardır! Onların ekseriyeti de iman eden değillerdir.
140-) Ve inne Rabbeke le HUvel ‘Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle senin Rabbin’dir “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
141-) Kezzebet Semudül murseliyn;
Semud da Rasûlleri yalanladı.
142-) İz kale lehüm ehuhüm Salihun ela tettekun;
Hani kardeşleri Sâlih onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız?”
143-) İnniy leküm Rasûlün emiyn;
“Ben kesinlikle güveneceğiniz bir Rasûlüm.”
144-) Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
145-) Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
“Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum... Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül âlemîn’e aittir.”
146-) Etütrekûne fiyma hahüna aminiyn;
“(Ne yaparsanız yapın) hep böyle güvende olacağınızı mı sanıyorsunuz?”
147-) Fiy cennatin ve ‘uyun;
“Cennetler (bahçeler) ve pınarlar içinde...”
148-) Ve züru’ın ve nahlin tal’uha hedıym;
“Ekinler ve tomurcuklarıyla hurma ağaçları!”
149-) Ve tenhıtune minel cibali buyuten farihiyn;
“Hünerli ve keyifli olarak dağlardan evler yontuyorsunuz!”
150-) Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
151-) Ve lâ tutıy’u emrel müsrifiyn;
“Yetkisini aşanların emrine itaat etmeyin!”
152-) Elleziyne yüfsidune fiyl Ardı ve lâ yuslihun;
“Ki onlar (yetkilerini aşanlar) dünyada insanları yanlışa yönlendirirler, düzeltici olmazlar.”
153-) Kalu innema ente minel müsahhariyn;
Dediler ki: “Sen büyülenmişsin (etki altına girmişsin).”
154-) Ma ente illâ beşerun mislüna* fe’ti Bi ayetin in künte mines sadikıyn;
“Sen yalnızca bizim benzerimiz bir beşersin (ama kendini farklı sanıyorsun)! Eğer sözünde sadıksan hadi bir mucize göster!”
155-) Kale hazihi nakatün leha şirbün ve leküm şirbü yevmin ma’lum;
(Sâlih) dedi ki: “Şu (başıboş) dişi deve... Onun da bir su içme sırası var, sizin develerinizin de...”
156-) Ve lâ temessuha Bi suin feye’huzeküm azâbü yevmin azıym;
“(Sakın) ona kötülük yapmayın. (Aksi takdirde) sizi çok güçlü bir sürecin azabı yakalar.”
157-) Feakaruha feasbahu nadimiyn;
(Uyarıyı dinlemeyip) dişi deveyi vahşice boğazladılar; sonunda da çok pişman oldular.
158-) Feehazehümül azâb* inne fiy zâlike le ayeten ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Sonunda o azap onları çarptı! Muhakkak ki bu olayda bir işaret - ders vardır... Onların çoğunluğu iman etmemişlerdir!
159-) Ve inne Rabbeke le HUvel ‘Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle Rabbin “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
160-) Kezzebet kavmü Lutınil murseliyn;
Lût toplumu da Rasûlleri yalanladı.
161-) İz kale lehüm ehuhüm Lutun ela tettekun;
Hani kardeşleri Lût onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız?”
162-) İnniy leküm Rasûlün emiyn;
“Ben kesinlikle güveneceğiniz bir Rasûlüm.”
163-) Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
164-) Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
“Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum... Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül âlemîn’e aittir.”
165-) Ete’tunez zükrane minel alemiyn;
“İnsanlardan (dişileri bırakıp) erkeklerle mi yatmak istiyorsunuz?”
166-) Ve tezerune ma haleka leküm Rabbüküm min ezvaciküm* bel entüm kavmün adun;
“Rabbinizin sizin için yarattığı kadınları bırakıyorsunuz! Hayır, siz sınırlarınızı aşan bir topluluksunuz!”
167-) Kalu lein lem tentehi ya Lutu letekûnenne minel muhreciyn;
Dediler ki: “Andolsun ki ey Lût, eğer (bu söylemlerinden) vazgeçmezsen, kesinlikle (buradan) çıkarılacaksın!”
168-) Kale inniy liameliküm minel kaliyn;
(Lût) dedi ki: “Gerçek şu ki, sizin bu fiillerinizden nefret ediyorum! (Fâile değil, fiile nefret gerçeği vurgulanıyor. A.H.)”
169-) Rabbi necciniy ve ehliy mimma ya’melun;
“Rabbim, beni ve ehlimi (bunların) yaptıklarından kurtar.”
170-) Fenecceynahu ve ehlehu ecme’ıyn;
Bunun üzerine Onu ve ehlini toptan kurtardık.
171-) İlla ‘acuzen fiyl ğabiriyn;
Sadece gelmek istemeyen kocakarı (Lût a.s.ın iman etmeyen karısı) hariç!
172-) Sümme demmernel âhariyn;
Sonra diğerlerini yerle bir ettik!
173-) Ve emtarna aleyhim metaren, fesae metarul münzeriyn;
Onların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki! Uyarılanların yağmuru ne kötüdür!
174-) İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Muhakkak ki bu olayda da bir işaret - ders vardır... Ne var ki onların çoğunluğu iman etmemiştir.
175-) Ve inne Rabbeke le HUvel ‘Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle Rabbin “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
176-) Kezzebe Ashabül Eyketil murseliyn;
Ashab-ı Eyke de (orman halkı, Şuayb a.s.ın kavmi) Rasûlleri yalanladı!
177-) İz kale lehüm Şu’aybün ela tettekun;
Hani Şuayb onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız?”
178-) İnniy leküm Rasûlün emiyn;
“Ben kesinlikle güveneceğiniz bir Rasûlüm.”
179-) Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
180-) Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
“Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum... Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül âlemîn’e aittir.”
181-) Evfül keyle ve lâ tekûnu minel muhsiriyn;
“Ölçmeyi tam yapın... Tartıda hile yapıp eksik vermeyin!”
182-) Vezinu Bil kıstasil müstekıym;
“Sağlıklı ölçümleme ile ölçün!”
183-) Ve lâ tebhasünnase eşyaehüm ve lâ ta’sev fiyl Ardı müfsidiyn;
“İnsanların hakkını vermemezlik etmeyin ve düzgün düzeni bozmayın, dünyada taşkınlık yapmayın.”
184-) Vettekulleziy halakaküm vel cibilletel evveliyn;
“Sizi ve önceki nesilleri yaratandan (onlara yaptıklarının sonucunu yaşattığı ve size de yaşatacağı için) korunun!”
185-) Kalu innema ente minel müsahhariyn;
Dediler ki: “Sen yalnızca büyülenmişsin (etki altındasın)!”
186-) Ve ma ente illâ beşerun mislüna ve in nazunnüke leminel kâzibiyn;
“Sen bizim gibi bir beşersin! Senin yalancı olduğunu düşünüyoruz!”
187-) Feeskıt aleyna kisefen mines Semai in künte mines sadikıyn;
“Eğer sözünde sadıksan, hadi üzerimize semâdan parçalar düşürt.”
188-) Kale Rabbiy a’lemu Bi ma ta’melun;
(Şuayb) dedi ki: “Rabbim, yaptıklarınızı (yaratan olarak) daha iyi bilir.”
189-) Fekezzebuhu feehazehüm azâbü yevmiz zulleti, innehu kâne azâbe yevmin azıym;
Böylece Onu yalanladılar da bu yüzden o kararan günün şiddetli azabı onları yakaladı... Muhakkak ki o azîm bir sürecin azabı idi.
190-) İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Muhakkak ki bu olayda da işaret - ders vardır... Ne var ki onların çoğunluğu iman etmemiştir!
191-) Ve inne Rabbeke le HUvel ‘Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle Rabbin “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
192-) Ve innehu letenziylü Rabbil alemiyn;
Muhakkak ki O (Kur’ân), Rabb-ül âlemîn’in tenzîlidir (hakikatin olan El Esmâ mertebesinden şuuruna boyutsal iniştir)!
193-) Nezele BihirRuhul emiyn;
Er Ruh-ul Emin (Fuadına yansıyan Esmâ ilmi) Onunla (Cibrîl) indi!
194-) Alâ kalbike li tekûne minel münziriyn;
Senin kalbine (şuuruna) ki, (bu bilgiye dayalı olarak) uyarıcılardan olasın!
195-) Bi lisanin ‘Arabiyyin mubiyn;
Apaçık bir Arapça anlatım diliyle!
196-) Ve innehu lefiy zübüril evveliyn;
Şüphesiz ki O (hakikat bilgisi), öncekilerin hikmetli bilgilerinde de vardır.
197-) Evelem yekün lehüm ayeten en ya’lemehu ulemaü beniy israiyl;
İsrailoğullarının âlimlerinin Onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?
198-) Velev nezzelnahu alâ ba’dıl a’cemiyn;
Eğer Onu Arapça bilmeyen birine inzâl etseydik;
199-) Fekareehu aleyhim ma kânu Bihi mu’miniyn;
Onu, onlara bildirseydi; gene Ona iman etmezlerdi.
200-) Kezâlike seleknahü fiy kulubil mücrimiyn;
İşte Onu, (hakikati inkâr) suçu işleyenlerin akıllarına bu kadar sokarız!
201-) Lâ yu’minune Bihi hatta yeravül azâbel eliym;
Feci azabı görünceye kadar Ona iman etmezler.
202-) Feye’tiyehüm bağteten ve hüm lâ yeş’urun;
(Ölüm azabı) onlara, düşünmedikleri bir anda, ansızın gelir! (Ölüm, en büyük azaptır; çünkü kişi ölümü tadarak hakikatini bizzat müşahede eder ve hakikatinin hakkını veremediğini kavrar; artık bunun gereğini yerine getirme imkânı kalmadığını idrak ederek çok büyük bir pişmanlığın azabı içine düşer. A.H.)
203-) Feyekulu hel nahnu münzarun;
(O vakit) derler ki: “Bize ek süre tanınır mı ki?”
204-) Efe Bi azâbina yesta’cilun;
Azabımızın kendilerinde açığa çıkmasını acele mi istiyorlar?
205-) Eferaeyte in metta’nahüm siniyn;
Görüyorsun işte... Onları senelerce çeşitli nimetlerle zevklendirsek,
206-) Sümme caehüm ma kânu yu’adun;
Sonra, uyarıldıkları başlarına gelse...
207-) Ma ağnâ anhüm ma kânu yümette’un;
Sahip olduklarıyla yaşadıkları zevkler, onlara hiçbir yarar sağlamaz!
208-) Ve ma ehlekna min karyetin illâ leha münzirun;
Biz, uyarıcıları gelmemiş hiçbir bölge halkını helâk etmedik.
209-) Zikra* ve ma künna zâlimiyn;
(Önce) hatırlatma olur! Biz haksızlık etmeyiz!
210-) Ve ma tenezzelet Bihişşeyatıyn;
Onu (Kurân’ı) şeytanlar oluşturmadı!
211-) Ve ma yenbeğıy lehüm ve ma yestetıy’un;
Onların işlevine uymaz! (Zaten) buna yetecek kuvvelere de sahip değillerdir!
212-) İnnehüm anis sem’ı le ma’zulun;
Muhakkak ki onlar algılama kapasitesinden yoksundurlar!
221-) Hel ünebbiüküm alâ men tenezzelüş şeyatıyn;
Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?
222-) Tenezzelü alâ külli effakin esiym;
Kendini aldatan vebal sahibini etkilerler!
223-) Yülkunes sem’a ve ekseruhüm kâzibun;
Kendilerini aldatanlar, (şeytanlara - bilinçteki aldatıcı fikirlere) kulak verirler ve onların ekseriyeti yalancıdırlar.
224-) Veş şu’arâü yettebi’uhümül ğavun;
Şairler (şiirlerle duygusallığı tahrik ederek, insanları tanrı edindiklerine tapınmaya yönlendirenler); onlara hakikatten sapanlar tâbi olur.
225-) Elem tera ennehüm fiy külli vadin yehiymun;
Görmez misin ki onlar hayal - evham dünyalarında yaşarlar!
226-) Ve ennehüm yekulune ma lâ yef’alun;
Muhakkak ki onlar yapmayacakları şeyleri söylerler!
227-) İllelleziyne amenû ve amilus salihati ve zekerullahe kesiyren ventesaru min ba’di ma zulimu* ve seya’lemülleziyne zalemu eyye münkalebin yenkalibun;
Ancak (hakikate) iman edenler ve imanın gereğini uygulayanlar, Allâh’ı çok zikredenler ve zulme uğradıktan sonra zafere ulaşanlar müstesna... (Nefslerine) zulmedenler, yakında hangi dönüşüme uğrayacaklarını kavrayacaklar (ama iş işten geçmiş olacak)!