Necm Sûresi: 1-62
AÇIKLAMA:
Necm Sûresi, Hz. Rasûlullâh (s.a.v.)'in Mekke'de ilân ettiği, yani Kâbe’de alenen okuduğu (ki, müşriklerin putlarının isimlerini sayarak açıkça meydan okunduğu) ilk sûre olduğu rivayet edilmiştir!..
Abdullâh İ. Mes'ûd ra. diyor ki:
“İçinde tilâvet secdesi indirilen ilk sûre Necm Sûresi’dir!.. (Bu Sûredeki secde âyetini okuyunca) Hz. Rasûlullâh (s.a.v.) secde etti, arkasında bulunanlar da secde etti!.. Bir kişi hariç ki o da (kibrinden) yerden bir avuç toprak alıp onun üzerine secde etti (bunun üzerine Hz. Rasûlullâh(a.s)’ın ‘Kendini cemaatten ayıran, ateşe ayırmıştır’ dediği rivayet edilir!)... Daha sonra bu kişinin kâfir olarak öldürüldüğünü gördüm!.. O, Ümeyye İ. Halef idi.”
Abdullâh İ. Abbâs ra. diyor ki:
“Necm sûresi’ni okuyunca Hz. Rasûlullâh (s.a.v.) secde etti!.. Onunla birlikte bulunan müslimler, müşrikler, cinler ve bütün insanlar da secde ettiler!”
“Necm Sûresi, Hz. Rasûlullâh (s.a.v.)’in Kureyş müşriklerine (en üstün) vahiy ile meydan okuduğu ilk sûre’dir!”
“B”İsmillâhir Rahmânir Rahıym
1-) Ven necmi izâ heva;
Necm’e (bölüm bölüm açığa çıkararak tüm hakikati anlatana) yemin olsun ki,
2-) Ma dalle sahıbuküm ve ma ğavâ;
Arkadaşınız ne saptı ne de azdı!
3-) Ve ma yentıku anil heva;
(O), hevâsından (hayalî şeyleri) konuşmaz!
4-) İn huve illâ vahyun yuha;
O yalnızca vahyolunan bir vahiydir!
5-) ‘Allemehu şediydulkuva;
O’na kuvveleri şiddetli olan talim etti!
6-) Zû mirretin, festeva;
O (kuvve) kendini fark ettirdi, böylece de istiva etti (böylece de vahye açık hâle geldi)!
7-) Ve huve Bil ufukıl a’lâ;
O, Ufuk-u Âlâ (tüm dışsallığı kaplamış - âfakta) olduğu hâlde!
8-) Sümme dena fetedella;
Sonra yaklaştı, tedelli etti (âfaktan enfüse dönüştü müşahedesi).
9-) Fekâne kabe kavseyni ev edna;
İki yayın birleşimi (kab-ı kavseyn) veya Edna (daha da yakın) oldu!
10-) Feevha ila ‘abdiHİ ma evha;
Böylece kuluna vahyettiğini vahyetti.
11-) Ma kezebel fuadu ma rea;
FUAD (Kalbindeki nöronların beyinde açtığı gerçeklikle bütünleşti dıştan gelen bilgi) yalanlamadı (inkâr etmedi) gördüğünü!
12-) Efe tumarunehu alâ ma yera;
Gördüğü hakkında O’nunla tartışıyor musunuz?
13-) Ve lekad reahu nezleten uhra;
Andolsun ki Onu bir daha gördü (hakikatin bilincine inişiyle fark edilmesinde).
14-) ‘Inde SidretilMünteha;
Sidret-ül Münteha (şuur olarak sonsuz yaşam hissedişi) indînde.
15-) ‘Indeha Cennetül Me’va;
Cennet-ül Me’va da Onun (Sidret-ül Münteha’nın) indînde yaşanır!
16-) İz yağşes sidrete ma yağşâ;
O an ki, Sidre’yi (varlığını) bürüyen (hakikat nûru) bürüyordu (beden hissi kaybolmuş bir hâlde)!
17-) Ma zâğal basaru ve ma tağâ;
Görüşü ne kaydı (gayrı kavramına); ne de haddi aştı (hakikati müşahededen dolayı tanrılık davasına düşüp, Firavunlaştı)!
18-) Lekad rea min âyâti Rabbihil kübra;
Andolsun ki, Rabbinin (Hakikatini var kılan Esmâ özelliklerinin) işaretlerinden en büyüğünü gördü!
19-) Efe raeytümüllate vel ‘uzza;
Gördünüz mü Lat’ı, Uzza’yı?
20-) Ve menates salisetel uhra;
Diğer üçüncüleri Menat’ı (böyle bir mi’râc yaşatabilirler mi)?
21-) Elekümüzzekeru ve lehül ünsâ;
Erkek sizin, dişi O’nun mu?
22-) Tilke izen kısmetun dıyza;
Öyle ise bu insafsız paylaşmadır!
23-) İn hiye illâ esmaun semmeytumuha entum ve abâuküm ma enzelAllâhu Biha min sultan* in yettebiune illazzane ve ma tehvel enfüs* ve lekad caehüm min Rabbihimül hüda;
Onlar ancak sizin ve atalarınızın isimlendirdiği, Allâh’ın hiçbir delil inzâl etmediği (arkası - müsemması olmayan yalnızca) isimlerden ibarettirler! Onlar, ancak zanna ve nefslerin hoşlandığı kuruntulara uyarlar... Andolsun ki kendilerine Rablerinden hakikat ilmi gelmiştir!
24-) Em lil’ İnsani ma temenna;
Yoksa insanın her dilediği olacak diye bir kural mı var?
25-) FeLillâhil ahıretu vel ula;
Allâh (Esmâ’sının özelliklerinin açığa çıkması) içindir sonsuz gelecek yaşam da dünya da!
26-) Ve kem min melekin fiys Semavati lâ tuğniy şefa’atuhüm şey’en illâ min ba’di en ye’zenAllâhu li men yeşau ve yerda;
Semâlarda nice melek vardır ki, Allâh’ın dilediği ve razı olduğu için verdiği izin dışında, onların şefaati hiçbir fayda vermez!
27-) İnnelleziyne lâ yu’minune Bil ahıreti leyusemmunel Melaikete tesmiyetel ünsâ;
Muhakkak ki sonsuz geleceklerine iman etmeyenler, melekleri elbette dişi olarak tanımlarlar.
28-) Ve ma lehüm Bihi min ‘ılm* in yettebiune illezzann* ve innezzanne lâ yuğniy minel Hakkı şey’a;
Oysa bu hususta onların bir ilmi (delilleri) yoktur... Onlar ancak zanna uyuyorlar! Muhakkak ki zan, gerçeği yansıtmaz!
29-) Fea’rıd an men tevella an zikriNA ve lem yurid illel hayâted dünya;
Bizim zikrimize (hatırlattığımız hakikate) sırtını dönen ve dünya hayatının zevklerinden başka bir şey istemeyenden yüz çevir!
30-) Zâlike mebleğuhüm minel ‘ılm* inne Rabbeke HUve a’lemu Bi men dalle an sebiliHİ ve HUve a’lemu Bi menihteda;
Bilgilerinin onları ulaştıracağı son nokta işte budur (dünya zevkleriyle yaşayıp vefat etmek, başkasını düşünemezler)! Muhakkak ki Rabbin “HÛ” yolundan sapanı daha iyi bilir! “HÛ” daha iyi bilir hakikate ereni!
31-) Ve Lillâhi ma fiys Semavati ve ma fiyl Ardı liyecziyelleziyne esau Bima ‘amilu ve yecziyelleziyne ahsenu Bil Hüsna;
Semâlarda her ne varsa ve arzda her ne varsa Allâh (Esmâ’sının işaret ettiği özelliklerin açığa çıkması) içindir! (Bu) kötü fiilleri açığa çıkaranlara yaptıklarının sonuçlarını yaşatması, güzel davrananları da en güzeli ile cezalandırması içindir!
32-) Elleziyne yectenibune kebairel’ ismi velfevahışe illel lemem* inne Rabbeke Vasi’ul Mağfireti, HUve a’lemu Bi küm iz enşeeküm minel Ardı ve iz entum ecinnetun fiy butuni ümmehatiküm* fela tüzekkû enfüseküm* HUve a’lemu Bi menitteka;
Onlar ki, büyük suçlardan (şirk, iftira, öldürmek vb. gibi) ve fevahişten (zina vb. gibi) uzak dururlar; beşeriyetin sonucu ufak suçlar dışında... Muhakkak ki Rabbinin mağfireti geniştir! O varlığınızı Esmâ’sıyla oluşturan olarak sizi daha iyi bilir; arzdan (bedeniniz)sizi inşa ettiğinde ve analarınızın karınlarında ceninler hâlindeyken! O hâlde nefslerinizi (benliğinizi) temize çıkarmaya çalışmayın! O, korunanın kim olduğunu (Esmâ’sıyla yaratanı olarak) bilendir!
33-) Eferaeytelleziy tevella;
Yüz çevirip geri döneni gördün mü?
34-) Ve a’ta kaliylen ve ekda;
Az (bir şey) verip, (sonra vermeyi - infakı kesip) sımsıkı tutanı!
35-) E’ındehu ılmul ğaybi fehuve yera;
Gaybın ilmi onun indînde de, o mu görüyor?
36-) Em lem yünebbe’ Bima fiy suhufi Musa;
Yoksa Musa’nın sayfalarında olanlar (bilgiler - hükümler) haber verilmedi mi?
37-) Ve İbrahiymelleziy veffa;
O çok vefalı İbrahim (-in sayfalarında olanlar)?
38-) Ella teziru vaziretün vizre uhra;
Hiçbir günahkâr bir başkasının günahını yüklenmez!
39-) Ve en leyse lil İnsani illâ ma se’a;
İnsan için yalnızca çalışmalarının (kendisinden açığa çıkanların) sonucu oluşacaktır!
40-) Ve enne sa’yehu sevfe yura;
Onun çalışmasının sonucu da yakında görülecektir!
41-) Sümme yüczahul cezael evfa;
Sonra ona tastamam (yaptıklarının) sonuçları yaşatılacaktır!
42-) Ve enne ila Rabbikel münteha;
Muhakkak ki gidişin sonu rabbinedir!
43-) Ve ennehu HUve adhake ve ebkâ;
Muhakkak ki “HÛ”dur, güldüren de ağlatan da!
44-) Ve ennehu HUve emate ve ahyâ;
Muhakkak ki “HÛ”dur, ölümü tattıran da (ilimle) dirilten (bâ’s eden) de!
45-) Ve ennehu halekaz zevceyniz zekere vel ünsâ;
Muhakkak ki “HÛ”, iki cinsi erkek ve dişi yaratan...
46-) Min nutfetin izâ tümna;
Sperm olarak atıldığında (Rahime)!
47-) Ve enne aleyhin neş’etel uhra;
Muhakkak ki neş’e-i uhrâ (ikinci yaşam) O’nadır!
48-) Ve ennehu HUve ağnâ ve aknâ;
Muhakkak ki “HÛ”dur, ganî eden de fakir kılan da.
49-) Ve ennehu HUve Rabbuş şı’ra;
Muhakkak ki “HÛ”dur, Rabbüş Şi’ra (Sirius yıldızının Rabbi)!
50-) Ve enneHU ehleke ‘Adenil ula;
Muhakkak ki “HÛ”dur, önceki Ad’ı helâk eden.
51-) Ve Semude fema ebka;
Semud’u da... (Öyle ki) geriye (onlardan kimse) bırakmadı!
52-) Ve kavme Nuhın min kabl* innehüm kânu hüm azleme ve etğa;
Daha önce de Nuh kavmini... Muhakkak ki onlar, evet onlar daha zâlim ve nefsanî yaşamda daha beterdiler.
53-) Vel mü’tefikete ehva;
Mü’tefikat’ı (helâk olmuş şehirleri; Sodom ve Gomore’yi) yerin dibine batırdı!
54-) Feğaşşâha ma ğaşşâ;
Böylece bürüdü onları, bürüdükleriyle (suçlarının karşılığı olarak)!
55-) Fe Bi eyyi alai Rabbike tetemara;
Şimdi Rabbinin nimetlerinin hangisinden kuşku duyarsın!
56-) Hazâ neziyrun minen nüzüril ula;
İşte bu da önceki uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır!
57-) Ezifetil azifetü;
O yaklaşan (ölüm) yaklaştı!
58-) Leyse leha min dûnillâhi kaşifetün;
Onu Allâh dûnunda (ölüm sıkıntısını) açacak biri yoktur.
59-) Efemin hazel hadiysi ta’cebun;
Şimdi siz bu olayı (ölümle başlayan ölümsüz hayatı) acayip mi buluyorsunuz?
60-) Ve tadhakûne ve lâ tebkûn;
Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz!
61-) Ve entum samidun;
Siz keyfinize bakıp oyalanıyorsunuz!
62-) Fescudu Lillâhi va’budu;
Secde edin (Esmâ’sıyla hakikatınız olan) Allâh’a (indîndeki “yok”luğunuzu fark edin) ve kulluğunuza devam edin. (62. âyet secde âyetidir.)